UNUTULAN MESLEKLER..
Aslında hedeflenen, eskiye iyisiyle kötüsüyle sorgulamadan sahip çıkmak değil, yeniliği yakalayabilmek adına, yenileşebilmek için, gözden çıkardığımız gerekli değerlerimizi korumak.
Maddi olsun, manevi olsun, ne değerlerimiz var yitirdiğimiz, yitirirken gözümüzü kırpmaya bile zaman bulamadığımız. İyi düşünmek gerekiyor, değişmeyen tek şey değişimdir diye bakarken, bu değişimin getirdikleri, götürdüklerinin yerine daha güzelini bırakabiliyor mu? Bunların hesabını doğru yapıp, yaşanılanları hazmederek çıkılmadıktan sonra bir yola, yoldaki engellerden daha çok şikayet ederiz.
Meslekler vardı eskiden... Aile boyu çoluk çocuğun bile çalıştığı işleri yetiştirebilmek için...
Yedi nesline geçim temin edeceği düşünülürdü meslek erbabının. Çuvalla para kazanırlardı. Çok zaman konu komşusu takılırdı “nereye koyacaksın bu kadar parayı” diye. Sonra zaman geldi işleri azalmaya başladı. Çoluk çocukla birlikte bütün ailenin çalıştığı halde müşterilerinden işleri bitiremediği için şikâyetler alan emektar sanatkârlar, müşteri beklemeye başladılar.
Gözleri yollara bakar oldu. Her sabah hevesle duayla açtılar ekmek kapılarını, sağı solu süpürdüler ama gözleri yollarda kaldı hep… Akşamları boynu bükük döndüler evlerine günlerce haftalarca.
UNUTULAN MESLEKLER..

Basmacı: Basma en yaygın kullanılan kumaştı; dar gelirli, hatta orta halli ailelerin kadın ve kızları basma giyerlerdi. Ayrıca amele, ırgat, yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadandı. Seyyar basmacılar yelken bezinden büyükçe bir bohça, elde demir arşın sokak sokak dolaşırlardı. Basma satan bohçacı kadınlar günümüze kadar ulaştı.

Celep: Kentlere koyun ve sığır getirip satan esnafa celep denirdi. Celeplik büyük sermaye işiydi. Sürüler çobanlar tarafından uzak mesafelerden kente yaya getirilir; sürü yolda kısmen telef olurdu. İstanbul’ un et ihtiyacı önceleri Balkanlardan, sonraları Erzurum yaylasından karşılanmıştı. Sürüler İstanbul’ a büyük ölçüde Trabzon üzerinden sevk edilirdi.
0 Responses