ÇOK ESKİ MESLEKLER
Oran: Geçmişimiz Gurur Tablosudur Eski mesleklerimizin toplum hayatımızda yeri çok büyüktü. Değişen sosyal ve toplum hayatı ile birlikte bugün o mesleklerden bir kısmı silindi, hatta neredeyse unutulup gitti. Yeni nesiller büyük dedelerinin yaptığı mesleklerden habersiz bugün. Hâlbuki o mesleklerle toplum hayatı ayakta durmuş, aileler geçinmiş, insanlar ihtiyaçlarını temin etmiştir. Abacılar, Ayvazlar, Badanacılar, Basmacılar, Camgerler, Çatmacılar, Çığırtkanlar, Dalkavuklar, Debbağlar, Dülgerler, Habbazlar’dan, Kakmacılar, Kasarlar, Kuşbazlar, Meddahlar, Paspanlar, Sakalar, Sedafkarlar, Sükkerciler ve Tulumbacılar bugün artık hâfızalarda yer etmeyen unutulmuş meslekler kervanına katılmış bulunuyor. Metinleri Serkan Özburun tarafından kaleme alınan, hazırlığı ve genel yayın müdürlüğü Emin Oran tarafından yapılan Kaybolan Meslekler kitabı Kuveyt Türk Yayınları arasında sanat dünyasının ve kitapseverlerin ilgisine sunuldu. Eser, şimdiden kütüphanelerdeki seçkin yerini aldı bile. Daha önce de bir çok kültür ve sanat faaliyetine destek olan, sahip çıkan ve yayım yapan Emin Oran ile “Kaybolan Meslekler” kitabı hakkında konuştuk.

YARDIM: Kaybolan Meslekler kitabının yazılış hikâyesini anlatır mısınız. İlk olarak bu düşünce sizde ne zaman doğdu ve nasıl gelişti?

ORAN: Yüzyıllara, belki bin yıllara dayanıyor meslekler. Kimisi ömrünü tamamlamış ve kitap sayfalarının arasında tozlu raflardaki yerini almış, kimiyse değişen düzene ayak uydurup kendini geliştirmiş ve hayatiyetini devam ettirmiş. Biz kurum olarak bugüne kadar birçok değişik sosyal proje ve konuyla meşgul olduk. Meselâ bundan önce her sene yaptırdığımız duvar takvimini belli bir konuya tahsis ediyorduk. Bir sene kervansaraylarımıza, bir sene çeşmelerimize, bir sene diğer vakıf eserlerimize. Meselâ, bir sene Avrupa’daki Türk İzleri başlığıyla, Mostar Köprüsü’nün yıkılmadan evvelki orjinal halinin fotoğrafının da olduğu takvimimizi hazırlamıştık. Bir sene de kaybolan mesleklerle ilgili on iki tane güzel resim bulmuştum. O zamandan beri aklımdaydı bunu kitaplaştırmak. Nasip bugüneymiş. Oldukça güzel, içimize sinen ve faydasına gönülden inandığımız bir çalışma oldu.

YARDIM: Geçmişte esnaf loncalarının önemi büyük. Loncaların kuruluşu ve toplumdaki fonksiyonu nasıl olurmuş?

ORAN: Osmanlı’daki yapıya baktığımız zaman inanılmaz bir sosyal aktiviteyi görüyoruz meslek oluşumlarında. Sivil toplum kuruluşlarına da bir örnek. Bugün günümüzün arayıp da bulamadığı, imrenmiş olduğu bir sosyal yapılaşma. Meselâ şimdi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bir çok devlet, sosyal dengeyi sağlayabilmek için şehir içindeki esnaflara, işletmelere sınırlamalar getirmeye çalışıyor. Altı yüz sene üç kıtada hüküm sürmüş olan Osmanlı, o zamanın iletişim şartlarında öyle bir sistem kurmuş ki, mesela bir ilde iki yüz tane bakkal olacak. İkiyüz birincisine müsaade edilmiyor. Sosyal dengeyi bozmasın diye. Bugün bunu yapabilirsek ne âlâ. Dikkatimizi çeken konulardan bir tanesi bu. Bunun yanında ticarî ahlak, terbiye, karşılıklı saygı ve sevgi, adalet ve daha bunun gibi yazmaya sayfaların yetmeyeceği binlerce artı.

YARDIM: Kalpakçılar, Gedelikçiler, Tekelciler, Yularcılar, Kamçıcılar, Kavaflar, Çizmeciler, Mestçiler, Terlikçiler, Natırlar… Ve daha bir çok mesleğin adı geçiyor kitapta. Bugün bunlar genelde yaşamıyor. Unutulan, terk edilen meslekleri mi hatırlatmak istediniz? Yani bir çeşit nostaljik duygu mu bu?

ORAN: Kesinlikle hayır. Böyle bir çalışmayı yalnızca bir nostaljik duygu olarak nitelemek yetersiz kalacaktır. Elbetteki insanlara bir şeyleri hatırlatmak istedik, ama düşüncemiz yalnızca bu yönde olsaydı bir sayfaya fotoğraf altına da tek bir satır yazı yazmamız yeterli olacaktı. Ama bizler hatırlatırken kitapta yer alan bilgilerle ve anlatım diliyle o devrin havasını birebir teneffüs ettirmek, dününü çokça bilmeyen bugünü ise kendini arama çabası içinde geçiştiren nesilde yitirilen hasletleri ortaya çıkaracak, geçmişle gelecek arasında da bir köprü vasfı taşıyacak nitelikte bir çalışma olsun istedik. Kitap için gerçekten çok titiz ve özverili bir çalışma gerçekleştirildi. Arşivler tarandı, birebir mesleklerin ahkâm defterlerinden futuvvetnameleri bulundu, yerli yabancı bir çok kaynak eser incelendi. Kitabın sonunda yer alan yaklaşık üç sayfalık kaynakça da bunun bir göstergesi niteliğinde. İnsanların bu eserden kendine katacağı o kadar çok şey var ki… Şairin dediği gibi “Ben görmek isteyen gözlerin bakışındayım.” Kitabın en güzel tarafı da bu olsa gerek önemli olan neresinden baktığınız...

YARDIM: Bizim tarihimizde esnafın kendi aralarında çok sıkı bir dostluk, muhabbet ve dayanışma olduğu belirtiliyor tarihçiler tarafından. Bu konuyu biraz açabilir misiniz? Eski esnafın birbirleriyle olan ilişkileri nasıldı?

ORAN: Kitabı hazırlarken dikkatimizi celbeden en önemli hususlardan biri haksızlığın karşısında bütün meslek erbabının birlikte durmasıydı. Bunun yanında da çırak, kalfa, usta ve bununla birlikte meslek loncalarının ilişkileri bireysel kazançlardan ziyade toplumsal bir dayanışmayı örgütleme niteliğinde olmasıydı. Kitapta da yazıldığı üzere yıl içerisinde esnaflar arasında çeşitli etkinlikler ve eğlenceler düzenlenirdi. En küçük çıraktan en yaşlı ustaya kadar herkes bir arada bulunur böylece dayanışma arttırılırdı. Kuşak bağlama törenleri, açılış merasimleri, farklı meslek erbabının bir arada olduğu birçok değişik aktiviteyi görebiliyoruz o dönemde. Bugünlerde büyük küçük hemen hemen her şirket gerek motivasyon gerek birlikte yaşama kültürü adı altında çalışanlarına bu bilinci kazandırmaya çalışıyor. Buradan da anlıyoruz ki zamanında kaybettiğimiz şimdi ise yeniden kazanmaya çalıştığımız hasletlerin öncüsü onlar.

YARDIM: Bu mesleklerden Anadolu’da yaşayanlar var. Bakırcılar, Nalbantlar vs. Bugün bu eski mesleklerden yaşayanları ayrı bir çalışma yapmayı düşündünüz mü? “Anadolu’da Direnen Meslekler” gibi bir başlıkla ayrı bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

ORAN: Açıkçası gönlümüzden geçen o kadar çok başlık var ki... Biz burada Kaybolan Meslekler’le bir kapıyı araladık bir nevi öncülük ettik. Yolun başındayız ama adımımız sağlam, günübirlik tüketilecek şeylerden ziyade bir ömür paylaşılacak değerleri ortaya koymaya çalışıyoruz. Anadolu bir derya, her taşın altında ayrı bir güzellik her kapının ardında ayrı bir hikâye var. Anadolu saf, Anadolu bâkir... Buram buram tarih kokuyor. Aslında geçmişimiz bir gurur tablosu olarak karşımıza çıktığında bize de yapacak o kadar çok iş düşüyor ki. İnşallah bu çalışmadan sonra yapmayı hedeflediğimiz projeler elimizin altında günışığına çıkmayı bekliyor. Meselâ Kaybolan Müziğimizi inşallah kitap haline getireceğiz. Bu arada hemen Itri’ye bir atıfta bulunacağım.
Biliyorsunuz Itri Efendi 1700’lü yıllarda yaşamış ünlü bir bestekârımız, şairimiz “tekbir”in de bestekârıdır kendisi. O zat-ı muhterem Edirnekapı’daki mezarlıkta medfun idi. Zamanla mezar kaybolmuş ve âdeta bir değer yitirilmişti. Müzikle alakadar genel müdür yardımcılarımızdan biri konuyu bizlere açtı ve biz de önem atfederek bu değerli insanın kabrini özenle düzenledik. Ayrıca içine bir de sensör yerleştirerek bestekârı olduğu Tekbir’i oradan geçenlere dinletiyoruz.
Bunlarla birlikte yapmayı istediğimiz o kadar çok güzel şey var ki. Tek ihtiyacımız doğru zaman....

YARDIM: Kitapta adı geçen mesleklerden bir kısmı tamamen unutulmuş, adları bile bilinmiyor. Acaba bu konuda gerçek bir envanter çıkarılabilir mi? Ansiklopedik bir yayın olabilir mi? Bu mesleklerden ihya edilebilecek olanlar yok mu?

ORAN: Öncelikle şunu belirteyim, bizim faaliyet alanı olarak aslî işimiz bankacılık. Uluslararası nitelikte bir kurum olmamız dolayısıyla kendi sektörümüzde ayrıcalıklı bir konuma sahibiz. Bununla birlikte sosyal sorumluluk anlamında, misyonumuz gereği birçok projeye destek veriyor, ayrıca bazı projelere öncülük ediyoruz. Meslekî olarak tarihle ilgilenenler, sanat tarihçileri veya sosyal ve toplumsal hayat uzmanlarının bu konuda çalışma yapabileceğini düşünüyorum. Üniversitelerimizin konuyla alakalı fakülteleri veya ihtisas dallarının yapacağı çalışmalarla gerçek bir envanter çıkarmak mümkün olabilir ancak. Bizlerin bizatihi böyle bir çalışmayı yapacak durumumuz yok, yalnızca böyle bir çalışmayı gerçekleştirecek insanlara destek olma anlamında katkıda bulunabiliriz. Uygun, altı doldurulmuş ve insanlık adına fayda mütalaa ettiğimiz bir konuda faaliyet gerçekleşecekse biz de kurum olarak böyle bir projeye sahip çıkarız.

YARDIM: Konuya ilgi duyanlara tavsiye edeceğiniz hususlar nelerdir? Özellikle Anadolu’daki araştırmacılarımıza yönelik önerileriniz neler olabilir?

ORAN: Daha önce de belirttiğim gibi bizim çalışmamız ummanda bir damla. Böyle bir çalışmaya girecek kişi öncelikle bunu özümsemeli. Ve tarihini atasını geçmişini sevmeli, bununla birlikte yarını inşa ettiğinin de farkında olup buna göre çalışmalı. Çok sevdiğim bir söz vardır sözün güzelliğinden dolayı da bir çok kişinin farklı bir çok şeyi kastederek tekrarladığı bir söz “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık.” İşte bizim istediğimiz zihniyetin temelini bu oluşturmalıdır. Önemli olan şudur ki dün yaşamış bu meslekler ve hikâyeler aslında bize dünden kalan ve bizimde yarınlara bırakılacak kendi kültürümüzün mirasıdır. Emek asla zayi olmaz yarınlara taşınarak geçmişe vefa geleceğe miras olarak bedelini bize fazlasıyla öder.
0 Responses