PUŞİCİLİK
DİYARBAKIR'DA GELENEKSEL BİR MESLEK: PUŞİCİLİK
03 Nisan 2007 Salı 17:40
Diyarbakır'da Puşicilik, 16. yüzyıldan beri Süryaniler ve Ermeniler tarafından icra edilen bir meslek olarak 20. yüzyılın sonlarına kadar varlığını sürdürmüştür.

“Başındaki puşi midir............(lo lo) Diyarbekir işi midir ...........(lo lo)” Diyarbakır Halk Türküsü

Diyarbakır ve civar şehirlerde dokuma, altın ve gümüş işlemeciliği vs. gibi neredeyse bütün meslek gruplarının Süryani, Ermeni, Keldani gibi Müslüman olmayan dini gruplar tarafından icra edilmiş olması dikkat çekicidir. Diyarbakır ipek dokumacılığı babadan oğla, kuşaktan kuşağa geçen bir meslek olmuştur. Meslek aynı zamanda sözü edilen gruplar için Müslümanlara karşı koruma alanı oluşturmuş, toplumsal saygınlık aracı olarak görülmüştür. Bu nedenle gayrimüslimler, mesleği uzun süre kendi aralarında geliştirmeye özen göstermişler, diğer taraftan Müslümanları bu meslek için yetersiz ve kabiliyetsiz görerek, onları meslekten uzak tutmuşlardır. Aslında Müslüman toplumun bakış açısının da bu ve benzer meslek gruplarını gayrimüslim gruplarla özdeşleştirdiği görülüyor. Toplumsal eğilim, gayrimüslimlerle özdeşleşen bu meslekleri zaten saygın görmüyor, dolayısıyla rağbet göstermiyordu. Ancak zamanla bu görüşün zayıfladığı görülmektedir. 1960'lı yıllarda gayrimüslimlerin batıya göç etmeye başlaması, Müslümanların mesleğe yönelmesine zemin oluşturmuş, gittikçe artan göçlerle gayrimüslimlerin nüfusu azalmış ve meslek içinde ihtiyaç duyulan iş gücü karşılanamaz hale gelmiştir. Böylece Müslümanlar gittikçe artan bir iş gücü ile mesleğe aktif bir katılım sağlamış, zamanla alanda başarı göstermişlerdir.

Gayrimüslimlerden oluşan meslek erbabı, Diyarbakır şehir merkezinin orta tabakasını oluşturmakta idi. Üst tabakayı yöneticiler, askerler ve şehrin yerli eşrafı oluştururken alt tabakayı ise üst ve orta tabakanın çeşitli hizmetlerini gören büyük bir nüfusa sahip kesim oluşturmaktaydı. Rus işgali nedeniyle bütün Doğu Anadolu'da olduğu gibi Diyarbakır da yoğun olarak göç vermeye başlamıştı . Birinci Dünya Savaşı sonrası göçleri de eklenince Diyarbakır şehir nüfusunda büyük bir azalma olmuştu. Bu, Puşicilik mesleği içerisinde Müslümanlar lehine bir değişim demekti.1 Civar bölgelerden şehir merkezine göç eden farklı sosyal yapılara mensup bireyler şehirde tutunabilmek için ucuz iş kollarına iş gücü sağlıyorlardı. Birçoğu Diyarbakır'daki meslekler içerisinde yer alan bu bireylerin zamanla mesleki bilgi ve becerilerini yaygın olarak geliştirmesi, Müslümanların bu mesleklerdeki ağırlığını hissettirdi.

Böylece üretimi tamamen terk edilmeden önce Puşicilik, bir meslek olarak Müslüman halkın ilgisini kazanmış, bunlar daha sonra dokumacı olarak mesleği sürdürmüşlerdir. Bugün Diyarbakır Puşi dokumacılarından yaklaşık otuz kırk kişi Diyarbakır merkezde, yakın bir sayı da şehir dışında yaşamaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde Diyarbakır'dan göç eden Süryani ve Ermeni Puşi sanatkarlarına rastlamak mümkündür.


Puşi kelimesi, örtü anlamında olup Farsça'dan Türkçe'ye geçmiştir. Günümüzde anlam daralmasıyla başa bağlanan veya sarılan bez anlamında kullanılmaktadır. Diyarbakır'da üretilen ipek kumaşa Puşi , üreticilerine Puşiciler denilmiştir. Oysa 1950'li yıllarda Diyarbakır'da üretilen ipek kumaşlar Puşi ile sınırlı olmayıp Puşi dokuma tezgahlarından daha teknik jakarlı makinelerde dokunan Mantin , Çiçekli Mantın , Canfes , Hake ve Gezi gibi kumaşlar da bulunmaktaydı.2 Ancak 1950'li yıllardan sonra üretilen ipek kumaşların kullanım alanı daralınca isim de buna göre şekillendi ve ipek dokumacılığına genel bir isimlendirme ile Puşicilik denildi.

Puşicilik 1960'lı yıllara kadar büyük ölçüde Süryaniler, kısmen de Ermeniler tarafından yapılmakta idi. Mesleğin bütün iş kollarını ayrıntısını sadece onlar biliyorlardı. Süryani nüfusun azalmasından sonra Müslümanlar dokumacı ve masuracı olarak meslekte yer almaya başladılar. Fakat verenler, her zaman Süryaniler oldu. İşverenlerin sahip olduğu tezgah sayısı, farklılık gösterir. Bazı işverenler on ve üzeri, bazıları ise daha az tezgaha sahipti. Puşi dokumacılığı evlerde yapılıyordu. Dokuma tezgahlarının sahibi olan işverenler aynı zamanda dokumanın yerini de belirlemekteydiler. Çalıştırdıkları dokumacı işçilerin evlerine de nadiren tezgah kurmaktaydılar. Özellikle Süryanilerin yoğun olarak oturduğu Meryem Ana Kilisesinin etrafı, Lale Bey Camii ve Behram Paşa Camii civarına kadar hemen her evde Puşi dokumacılığı yapılmakta idi. Diyarbakır şehrinin sembolü olan Puşi geniş bir alanda yaygın olarak üretilmekteydi.

Tezgah malzemesinin sert ve dayanıklı ağaçtan yapılmasına önem taşır, bunun için genellikle gürgen ağacı tercih edilmiştir. Çünkü ipek ip bir süre sonra tezgahın ahşap aksamını yıpratıp özellikle çözgü iplerinin uzandığı kısımlarda iz bırakır. Bu ise kumaş üretiminde hataya yol açar. Tezgahın dişbudak ağacı kökünden yapılan mekik gibi aksamı zeytinyağı veya beziryağında kaynatılır. Böylece sert ve kaygan olması sağlanır ve ipek ipliğe karşı daha dayanıklı hale getirilir. Tezgahlar kamçılı ve mekikli olmak üzere iki kısma ayrılır. Kamçılı tezgahlar 1960'lı yıllardan sonra daha çok tercih edilir hale gelmiştir.

Mantin Fabrikasından Bir Görüntü Diyarbakır Puşisi farklı renk, boyut ve çeşitlerde üretilmekte idi. Renkler: Kırmızı , Beyaz , Turabi , Almasti , Yeşil ve Siyahtır . Boyutlar talebe göre değişmekle beraber, 90, 100, 110 cm 2 gibi ölçülerle beraber 120, 140 ve 160 cm 2 ölçüler ise adeta standart hale gelmiştir. Bu arada 200 cm 2 kadar Puşiler de dokunmuştur.

Puşiler, iş sahibi Süryaniler tarafından öncelikle Diyarbakır ve çevresi, Güneydoğu Anadolu bölgesinin diğer illeri, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Ege bölgesi olmak üzere yurt içinde, Suriye ve Irak olmak üzere yurt dışına kadar pazarlanıyordu. Puşiler çeşitlerine göre pazar bölgelerine ayrılmaktadır. İş verenler bölge taleplerine göre Puşi türlerini arz ediyordu. Kullanımlarına göre Puşi çeşitleri ise Kırmızı Kenar , Beyaz Kenar , Yedi Renk , Kesrevan , Telgrafi ve Almasti'dir .3
0 Responses