GELENEKSEL TARIM ALETLERİMİZ
http://www.thbmer.gazi.edu.tr/yayinlar/pdf/tarim.pdf dosyasının html sürümüdür.
G o o g l e taradığı belgelerin otomatik olarak html sürümlerini oluşturur.
Page 1
1
GAZĐ ÜNĐVERSĐTESĐ TÜRK HALKBĐLĐMĐ
ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZĐ ( THBMER )
TÜRKĐYE’DE 2005 YILINDA
GELENEKSEL
TARIM ALETLERĐ
M.Öcal Oğuz
Köksal Genç
Gazi Üniversitesi THBMER
2
3
ÖNSÖZ
“2005 Yılında Türkiye’de Geleneksel Tarım Aletleri “ adlı bu yayın, 2005–2006
öğretim yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümü birinci
sınıfta öğrenim gören öğrencilerin Halkbilimi Tarihi dersi için gerçekleştirdikleri saha
çalışması neticesinde oluşmuştur. Bu çalışma, UNESCO’nun 2003 yılında kabul edilen
“ Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”nde öngörülen “ kaybolma
tehlikesi altında olan ulusal kültür varlıklarının envanterinin çıkarılması” çalışmasına katkı
sağlama amacını taşımaktadır.
Hazırladığımız ve yönlendirdiğimiz derleme ilkelerine göre öğrencilerin Türkiye’nin
çeşitli yörelerinden kaynak kişilerle yaptıkları görüşmelerde derledikleri bilgiler, bu
çalışmada ana hatlarıyla verilmiş ve yorumlanmıştır. Yeteri kadar açık olmayan bilgi ve
tanımlamalar için bilimsel kaynak ve yüzey araştırması yapılmış, buna rağmen eksikleri
giderilemeyen ve yeterli görülmeyen araştırmaların yayımından kaçınılmıştır.
“ Türkiye’de 2005 Yılında Geleneksel Tarım Aletleri “, ile ilgili konular, 2003 yılında
UNESCO tarafından kabul edilen “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”
nde korunması gerektiğine işaret edilen “ Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar” ve “ El
Sanatları Geleneği “ alanlarına girmektedir.
Çalışmanın giriş bölümünde yaşayan tarım aletleri ile ilgili bazı açıklayıcı bilgiler
verilmiş ve tarımın Anadolu coğrafyasındaki tarihi seyri üzerinde durulmuştur. Đçindekiler
bölümünde sıralama yapılırken tarım aletlerinin alfabetik sıralaması (hangi ilden derlendikleri
parantez içerisinde belirtilerek) göz önünde tutulmuştur. Her derlemenin başına derleyenin
adı-soyadı, derleme yeri ve tarihi, kaynak kişi bilgileri, mesleği kimden öğrenip, kaç yıldır
yaptığı gibi bilgiler eklenmiştir. Derlenen tarım aletinin kaynak kişi ile yapılan söyleşi
sonucunda elde edilen bilgileri, “ Hammaddesi ve kullanılan malzemeler - Yapım tekniği -
Nerede kullanıldığı ” gibi başlıklar altında derleyicinin de görüşleri ile ortak bir metin
etrafında sunulmuştur. Kitabın sonunda ise kaynak kişiler, derleyiciler ve tarım aletinin yapım
aşamaları ile kullanım tekniklerini gösteren fotoğraflara, -metin içerisinde numaralarla
belirtmek suretiyle- yer verilmiştir.
Türkiye’de 2005 Yılında Geleneksel Tarım Aletleri adlı bu yayın otuz üç derleme
çalışmasının bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. Yapılan saha çalışmaları sonucunda on
dokuz farklı geleneksel tarım aleti tespit edilmiştir. Bu derleme çalışmaları esnasında kamera,
teyp ve fotoğraf makinesi gibi teknik araç-gereçler kullanışmış; ses kayıtları deşifre edilerek
metin haline getirilmiştir. Bu deşifre işleminde ise kaynak kişinin yöresel ağız özelliklerine
4
sadık kalınmış, herhangi bir düzeltmeye gidilmemiştir. Fakat gerek derleyicilerin gerekse
kaynak kişilerin bir takım anlatım kusurları ( hatalı cümle yapıları, yanlış sözcük seçimleri
vs.) giderilerek metinlerin daha anlaşılır olması sağlanmıştır. Kaynak kişilerle ilgili eksik
bilgiler ise, “ …” ile gösterilmiştir.
Aynı tarım aletinin benzer bölgelerde derlendiği durumlarda, derleme metinleri
birleştirilmiş; “ Derleyen 1, 2, 3 “ şeklinde bir sıralama yapılmıştır. Eğer tarım aletinin
yapılışında veya kullanımında bir farklılık varsa bu husus belirtilerek tekrara düşülmemiştir.
Tarım aletleri ile ilgili bazı terimlerin açıklanmasında Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne
başvurularak, terimin geçtiği yerde dipnot olarak gösterilmiştir. Böylelikle yöre halkı
tarafından bilinen bir bilginin içerdiği anlamın, bu yayının okuyucularının da tanıklığı
sağlanmış olacaktır.
Bu kitabın esas sahipleri hiç kuşku yok ki, bu derlemeleri yapan Türk Halkbilimi
lisans öğrencileridir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde büyük bir özveri ile alan araştırması
yapan bu öğrencilerin çalışmaları olmasaydı, şüphesiz bu eserde olamayacaktı. Ancak dağınık
haldeki bu bilgilerin bir kitap haline getirilmesi de en az alan araştırması kadar zahmetli ve
titiz bir çalışma dönemi gerektirmektedir. Bu da Türk Halk Bilimi Yüksek Lisans öğrencisi
Köksal Genç tarafından gerçekleştirilmiştir. Emek ve katkı veren herkese teşekkür ederim.
Prof. Dr. Öcal Oğuz
Gazi 2008
5
ĐÇĐNDEKĐLER
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………………………………………………... 3
GİRİŞ …………………………………………………………………………………………………………… 7
ANADUT (ANKARA/GÖLBAŞI/EMİRLER KÖYÜ) ……………………………………………….. 9
ANADUT (SAMSUN /VEZĐRKÖPRÜ/ KUŞÇULAR KÖYÜ)………………………………. 11
ANADUT (ÇORUM /ALACA) …………………………………………………………………………….. 12
ÇAPA (AKSARAY/ TAŞPINAR) …….………………………………………….............................. 14
ÇAPA (BURSA/ KELEŞ) ………………………………………………………….................................. 17
ÇAPA (KASTAMONU/ TAŞKÖPRÜ) ………………………………………………………………... 20
ÇAY MAKASI (RİZE /ARDEŞEN) ………………………………………………………………………… 22
ÇELİK
(KAHRAMANMARAŞ) ………………………………………………………………….. 24
ÇENGELEK (MERSİN / TARSUS)…………………………………………………………………….. 27
DİRGEN (AKSARAY / ORTAKÖY) ……………………………………………………………………... 28
DÜVEN (SAMSUN/ BAFRA/ BENGÜ KÖYÜ) ………………………………………………......... 30
DÜVEN (ANKARA / GÜDÜL)…………………………………………………….............................. 33
DÜVEN (SALĐHLĐ / MANĐSA) …………………………………………………………………........ 36
GEREMBEÇ (AYDIN / BUHARKENT)…………………………………………………………........ 38
HAPKAPAN / HARPKAPAN (ANKARA / AKYURT)………………………….……………......... 40
İNCİR SEPETİ (AYDIN / BUHARKENT)…………………………………………….......................... 43
ĐYEF (HALKA) - (MUĞLA/ KIZILKAYA) ……………………………………….................................. 45
KAZMA (HATAY/ İSKENDERUN) ……………………………………………………………………... 49
NACAK (GAZİANTEP) ……………………………………………………………..................................... 52
ORAK (BURSA/ KELEŞ / GELEMİÇ KÖYÜ) ………………………………………………........... 55
ORAK (ANTALYA/ SERĐK) …………………………………………………………………….............. 57
ORAK (AYDIN/ BOZDAĞAN /YAZIKENT)………………………………….……………........... 58
ORAK (MĐLAS / MUĞLA) ………………………………………………………………… 61
PAMUK ÇAPASI (AYDIN / NAZĐLLĐ) ………………………………………………………................. 63
PULLUK (KASTAMONU/MERKEZ) ……………………………………………………………............. 65
6
PULLUK (SAMSUN/BAFRA) …………………………………………………………………………....... 69
SIRIK (AYDIN / NAZİLLİ)…………………………………………………………………………....... 71
TIRMIK (ANKARA /GÖLBAŞI) ……………………………………………………………………........ 74
TIRMIK (KÜTAHYA)………………………………………………………………............ 75
TIRPAN (ANKARA / KAZAN) ………………………………………………………………………… 78
YABA (ANKARA/BALA/ERGİN KÖYÜ) ……………………………………………………….. 80
YABA (KONYA / EREĞLİ) ………………………………………………………………………....... 84
KAYNAKLAR ………………………………………………………………………........................................ 87
7
GĐRĐŞ
“ Tarım, bitkisel ve hayvansal ürün elde etmek amacıyla toprağı işlemeyi ve hayvan
yetiştirmeyi içeren etkinliklerin “
1
genel adı olarak tanımlanmaktadır. Tarih öncesi çağlardan
bu yana pek çok farklı yöntemlerle icra edilen tarımın tarih içindeki seyrine göz atacak
olursak, “ Tarıma dayalı ilk uygarlıklar Dicle, Fırat ve Nil ırmaklarının suladığı alüvyonlu
topraklarda ĐÖ 5. binyılın ikinci yarısında gelişmiştir. “
2
Bu uygarlılardan özellikle Sümerler
ve Mısırlılar, tarımdaki gelişime çok fazla katkıda bulunmakla birlikte, günümüz modern
tarım tekniklerinin de temellerinin atıldığı ilk uygarlıklar olma özelliğini göstermektedirler.
Tarımda kullanılan aletler ise bu tarihsel çizgide çeşitli farklılıklar göstermiştir.
Kuşkusuz bu noktada içinde bulunulan çağın koşulları belirleyici olmuştur.“ Tarih öncesi
devirlerde ağaç parçaları ve taşların çeşitli şekillerde ya tek ya da birleşik olarak tarımda araç
olarak kullanıldıkları bilinmektedir. “
3
Đnsanoğlunun toprakla olan ilişkisi ilerledikçe,
kazandığı deneyim ve devirlerin insanlık lehine olumlu gelişimleri sayesinde, bu aletlerin
bazıları hemen hemen ilk haliyle günümüze ulaşırken, bazıları ise makineleşmenin getirdiği
demir ve çelik dünyada dönüşüme uğramışlardır.
“ Yerleşik için yer, göçebe için söz (dil) var oluş zeminidir.”
4
Bir göçerin topraktan
beklentisi yoktur, onun bütün uğraşı ve yaşamı göç edeceği yeni dünyalarla ilintilidir. Fakat
yerleşik için aynı durum söz konusu değildir. O, artık kendisini bağlayan toprakla ilgilenmek
zorundadır. Etrafına ördüğü duvarlar hareket alanını sınırlamış, onun bütün dikkatini yere,
dolaysıyla yaşamını sürdüreceği toprağa yöneltmiştir. Bu durumda yaşamını, belleğini,
takvimini artık bu yeni dünyasına göre şekillendirmiştir. En mutlu zamanlarını, düğünlerini
bile hasat sonrasına saklamıştır. Tabiatın uyanışını ve harmanın kalkışını ” bayram “ ilan
etmiş; sohbetini, sevgisini ve özlemini kullandığı aletlerle ifade etmiştir. Nitekim harman yeri
muhabbetleri meşhur olmakla birlikte, çoluk çocuk, genci yaşlısı türküleri, manileri, hatta
atasözlerini, deyimlerini yine hasat zamanında, ellerinde orakla, dirgen ve anadutla hep
birlikte söylemişlerdir. Böylece ortak bir belleğin oluşmasını sağlanmışlardır.
“Anadut ve dirgen ile saman deşmeyi
Yaba ile savurarak dene seçmeyi
1 http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Tar%C4%B1m
2 A.g.s.
3 VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı ÖĐK Raporu, Tarım Alet ve Makineleri Đmalat Sanayi, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı, Ankara, 1991, Sy. 26
4 Polat, M.Said, Selçuklu Göçerlerinin Dünyası - Karacuk’tan Azizi George Kolu’na, Kitapevi Yy. Đstanbul, 2004, Sy. 27
8
Susayınca su içtiğim aşağı çeşmeyi
Her şeyiyle ben köyümü özledim “
türküsünde köye olan özlemini,
“ Ekin biçer söylerim
Orağım söyler dinlerim
Bu ekini bitirmezsem
Günler geçer inlerim”
türküsünde ise ekini hasat zamanı kaldıramamanın kaygısı ve üzüntüsü anlatılmaktadır
Ayrıca rüyada bazı tarım aletlerini görmenin de bazen hayra, bazen kötülüğe işaret
edeceği vurgulanmıştır. Örneğin; bir kimse rüyasında çapa gördüğünde; bereketle, bolluğa,
rahata ermeye, feraha ulaşacağı yorumu yapılır. Çünkü çapa kırsalda yaşayanlarca bereket ve
kazanç kapısı olarak görülmektedir.
Bazı tarım aletlerinin kimi sembollerle birlikte kullanılıyor oluşu, bu aletlerin sosyal
yaşamda kendisine yeni anlamlar bulduğunu da göstermektedir. Örneğin orak, çekiçle birlikte
sosyalizmin simgesindeki çiftçiyi ve aynı zamanda proletaryayı temsil ederken; tırpan
genellikle Azrail tasvirlerindeki bir obje olarak gösterilmektedir.
Günümüz dünyasında bütün teknolojik gelişmelere karşılık tarım sektöründe çalışan
nüfus, diğer ekonomi dallarında çalışanlardan daha fazladır. Tarımın ekonomik boyutunun
yanı sıra kültürel yaşamın dönüşümünü yansıtan bir unsur olması da oldukça önemlidir. Bütün
bunlar dikkate alındığında ister çağlar öncesinin, isterse de günümüz tarımıyla ilgili teknik ve
aletlerin bilinmesi ve unutulmaması içinde kayda geçirilmesi gerekmektedir. Nitekim
Geleneksel Tarım Aletleri adlı çalışma da bu ihtiyaca cevap vermeyi amaçlamaktadır.
Çalışmanın, içeriği açısından çok fazla benzerinin bulunmaması, tarım aletlerinin nasıl
yapıldığından, nerelerde kullanıldığına yönelik eserde ayrıntılı bilgiler verilmesi, bu çalışmayı
alanında oldukça önemli bir konuma yerleştirmektedir.
Sonuç olarak çağlar öncesinden günümüze uzanan çizgide tarım aletleri, ekonomik ve
kültürel yaşamın her safhasında yerini almış; dillerde türkü, rüyalarda inanç ve günlük
yaşamda bir umut kapısı olmuştur.
9
ANADUT ( ANKARA / GÖLBAŞI / EMĐRLER KÖYÜ )
Derleyen: Emine Tırabzonlu
Derleme yeri ve tarihi: Ankara / Gölbaşı – 30.12.2005
Kaynak kişi: Musa Tırabzonlu, 1930, Đlkokul, Çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Anadutun yapımında kavak ve söğüt ağaçları bükülmesi kolay ve hafif olduğu için
tercih edilir. Elma ve meşeden yapılan anadut daha sağlam olmasına rağmen, uzun süre
tarlada çalışan çiftçilerin daha erken yorulmasına neden olduğundan herkes tarafından tercih
edilmez. Sap kısmının genellikle elma ağacından yapılmasının sebebi ise sağlam ve
kullanıldıkça pürüzsüz bir yüzeye dönüşmesidir.
Yapım tekniği
Anadutun başı ve sapı sırım ile sarılır. Sırım, derinin bir parmak kalınlığında
kesilmesiyle yapılan iptir. Sırım ile sarılmadan önce suda bırakılır. Deri kuruduğunda gerilir
ve sağlam bir yapı oluşturur. Çivilerle de çakılarak istenen sağlamlık sağlanır. Bu sayede uzun
yıllar kullanılır. Sonraları demir borularla yapılan anadut, şekil olarak ağaçtan yapılan
anadutun aynısıdır, ancak kullanım süresi ağaçtan yapılan kadar uzun olmamıştır.(F:1) Yere
saplanmasın diye ucu içe doğru eğridir.
Nerede kullanıldığı
Ekinlerin sapını toplamada, tarladan uzun boylu otları çayırdan toplamada ve saman
oluncaya kadar yapılan tüm aktarmalarda anadut kullanılır.
“ Đki parmağı birbirine yakın diğeri bu ikisine daha uzak, bir metre boyunda üç parmak
ve iki metrelik bir saptan oluşur. Bu kelimenin etimolojik yapısına bakacak olursak;
anadut
araya gelmesiyle oluşmuştur.”
5
5
(Cenikoğlu, 2000)
10
Haftalarca süren sap-saman işinde insanlar anadutu elinden bırakmazken, dilinde de
bir yeri olduğunu şu dörtlükte kolaylıkla anlayabiliyoruz:
Anadutu alda gel
Harman yerine koş da gel
Çiftçilikten usandım,
Sapı samanı dök de gel.
F.1: Çatal kısımları demir, sap kısmı tahta olan anadut örneği
11
ANADUT ( SAMSUN / VEZĐRKÖPRÜ / KUŞÇULAR KÖYÜ )
Derleyen: Đbrahim Karadaş
Derleme yeri ve tarihi: Samsun / Vezirköprü / Kuşçular Köyü - 2005
Kaynak kişi: Saadet Kaya, 1968, Vezirköprü/ Kuşçular köyü, evli
Mesleği kimden öğrendiği: Dedesinden
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 10
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Anadut belli başlı ağaç türlerinden yapılır. Bunlar; Fındık ağacı, Kızılcık ağacı ve
çınar ağacıdır. En dayanıklılarının Kızılcık ağacı olduğu söylenmektedir. Anadutun
yapımında keser, balta, testere ve törpü gibi aletler de kullanılmaktadır.
Yapım tekniği
Anadut yapımında tercih edilen ağacın kuru olmaması gerekir. Çünkü kuru ağaç
dönmez. Yapım esnasında ağacın parmakları yere çakılan desteklerle bükülür ve bu şekilde
ateşte bir gün desteklerle birlikte bekletilir. Bir günün sonunda destekler alınır. Artık
parmaklar ateşin de etkisiyle kıvrılmıştır, nitekim bir daha açılmaz. Ağacın kabası baltayla
alındıktan sonra törpüyle de yüzeyindeki pürüzler giderilir ve neticede anadut hazır hale
gelmiş olur. Eğer anadut yapılacak ağacın parmakları iki taneyse daha sonra gamı denilen
teneke ile bir parmak daha eklenebilir.
Nerede kullanıldığı
Anadut, hasat mevsiminde ekin destelerini veya ot öbeklerini römorka veya patoza
atmada kullanılır. Yaklaşık iki metre boyunda üç parmaklı geleneksel bir tarım aleti olan
anadutun ağaçtan yapılanının yanı sıra demirden olanları da vardır. Fakat ağaçtan yapılanı
daha iyidir. Çünkü daha iyi kavrar ve taşıma esnasında ot dökülüp saçılmaz
Anadutu yağış almayacak yerlerde muhafaza etmek gerekir. Çünkü ıslandığı takdirde
parmakların arasında açılma olur ve ağaç belli bir müddet sonra çürür.
12
ANADUT ( ÇORUM / ALACA )
Derleyen: Şirine Yönter
Derleme yeri ve tarihi: Çorum / Alaca - 19.12.2005
Kaynak kişi: Mehmet Danacı, 1944, Çorum / Alaca, ilkokul, evli, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Anadut, ana gövdesi gürgen ağacından, uç kısmındaki üst parmak ise erik veya pelit
(meşe) ağacı gibi dayanıklı ve işlenmesi kolay olan ağaçlardan yapılır.
Yapım tekniği
Anadutun yapımı iki aşamalıdır. Đlk aşamada gürgen ağacından çatal biçiminde bir
gövde yapılır. Gövdeyle, alttaki birbirine paralel iki parmak bir bütündür. Birbirine çakılma
veya birleştirme söz konusu değildir. Paralel bu iki parmak yukarı üst parmağa doğru
ısıtılarak kavis verilir. Đki parmağın başladığı yer, üst parmağın monte edileceği kısımdır. Bu
yüzden keserle o kısım düzeltilir. Đkinci aşamada ise, bu düzeltme işleminden sonra üst
parmak ısıtılarak aynı şekilde kavislendirilir. Üst parmak buraya çiviyle çakılır ardından
demir bir çember ile gövdeye takılır. Onun üstünden de sırım adı verilen hayvan derisinden
yapılmış ipler ile sarılır. Sırım kuruduktan sonra anadut tarlada sapları kağnıya yüklemek için
hazırdır.
Nerede kullanıldığı
Anadut tarlada harman zamanı (ekinin biçilip toplandıktan sonra) tarlada kalan sapı
kağnıya veya traktöre yüklemek ve sapları tekrar buralardan alarak uygun bir yerde
kullanmak, daha sonra sapları saman haline getirebilmek için saman yapma makinesi olan
patoza atmak için kullanılır. Aynı zamanda mercimek, nohut gibi hububatların patoza
atımında da kullanılabilir.
Anadut, şekil itibariyle ikisi altta birbirine paralel yukarı doğru kavisli, birisi onların
üstünde üç parmaklı tek kişinin kullanabileceği bir alettir. Gövde kısmı 2-2,5 metre
civarındadır. Gövdenin uzun olmasının sebebi, sapları kağnıya veya traktöre çok daha fazla
yükleyebilmek içindir. Yapımının zor olmasına rağmen kullanımı oldukça kolaydır. Eskiden
gövde ve sap kısımları ağaçtan yapılırken, günümüzde, uç kısmındaki parmaklar demirden
yapılmaya başlanmıştır.
13
Đşlev ve yapı itibariyle anadutun akrabaları olarak; samanı savurmak için kullanılan
yaba, saman toplamaya yarayan iki parmaklı dirgen, tarlada dağınık olan sapları toplamaya
yarayan tırmık, sapları desteklemek için kullanılan kalıçı gösterebiliriz.
Anadut kültürümüz içerisinde de yerini almış bilmecelere, türkülere konu olmuştur.
Örneğin;
Bir oğlum var üç bacak, alır atar kucak kucak (anadut)
*
Anadut ve dirgen ile saman deşmeyi
Yaba ile savurarak dene seçmeyi
Susayınca su içtiğim aşağı çeşmeyi
Her şeyiyle ben köyümü özledim
14
ÇAPA ( AKSARAY / TAŞPINAR )
Derleyen: Yalçın Dağ
Derleme yeri ve tarihi: Aksaray / Taşpınar - 19.12.2005
Kaynak kişi: Emral Kaplan, 1948, ilkokul, evli, demirci ustası
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 30
Mesleği kime öğrettiği: Çocuklarına
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Çapa, mimser saclardan veya çelik saclardan imal edilir.
Yapım tekniği
Öncelikle hâlihazırdaki çelik sac koni veya üçgen şeklinde kesilir. Sapın geçeceği
boğaz adı verilen kısma zema demirlerinden konulur. Arka kısmına, yuvarlak boru şeklinde
tekrar bir çelik parçası kesilir. Daha sonra yere vurulduğunda uç kısmı zarar görmesin diye
ocakta kaynatılır. Kaynatıldıktan sonra örs üzerinde çekiçle vurularak biçim verilir.(F:2)
Gerek duyulduğu takdirde de taş ile bilenebilir veya kaynak makinesi ile kaynatılarak
pürüzleri giderilir. (F:3) Artık çapa kullanıma hazırdır.
Nerede kullanıldığı
Çapa, bağlarda ve bahçelerde toprağı işlemek, evlekleri
açmak veya yabani otları
temizlemek için kullanılan ağaç saplı tarım aletidir. (F:4)
Çapanın çok değişik biçimleri bulunur. Demir, üçgen, kare ya da yamuk biçiminde
olabilir. Bunlardan başka bir de döner çapa vardır. Bu çapanın işlevi topraktaki birçok sırayı
çapalayabilme özelliğine sahiptir. Çapanın sap uzunluğu otuz ile kırk santimetre arasında
değişebilir.
Hasar görmesi halinde kaynak yapılarak tamir edilme özelliğine sahiptir.
1: Tarlanın, tohum ekmek için saban iziyle bölünen bölümlerinden her biri. 2: Tarlalarda suyun akması için
açılan suyolu. ( TDK Sözlük, C.1, 1998 )
15
F.2: Çapanın ham çelik kısmının, örs üzerinde çekiçle dövülmesi
F.3: Çapanın pürüzlü kısımlarının Emral Usta tarafından kaynak makinesi ile düzeltilmesi
16
F.4: Çapanın toprağı işlemede, yabani otları temizlemede kullanılması.
17
ÇAPA ( BURSA / KELEŞ )
Derleyen: Emel Đçin
Derleme yeri ve tarihi: Keleş / Bursa – 19.12.2005
Kaynak kişi: Osman Süt, 1950, Bursa / Keleş doğumlu
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 40
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Çapanın sap kısmı ağaçtan ve çelikten yapılmaktadır. Fakat ağaç saplar daha
kullanışlıdır. Çünkü kavraması daha kolaydır ve çelik saplara göre kullanan kişinin ellerini
daha az acıtır.
Yapım tekniği
Çapanın yapımına öncelikle kulp yani boru kısmından ve sapından başlanılır. Boru,
kaynak makinesiyle kaynatıldıktan sonra ocağa götürülür.(F:5) Ocakta ısınan çelik, çapa
şeklini alıncaya değin dövülür (F:6) ve ihtiyaç duyduğu su verilir. Đstenilen şekle ulaşması
için törpülenmesi, kesilmesi gibi aşamalardan sonra ise taşlaması yapılır. (F:7)
Nerede kullanıldığı
Çapalama işlemi toprağın havalanmasını, ufalanmış hale gelmesini, toprak neminin
kaybına neden olacak kaymak tabakasının kırılmasını, yağmur sularının kolaylıkla
süzülmesini, zararlı ot ve bitkilerin yok edilmesini sağlar. Çapalama kuraklığa karşı yararlı
etkiler sağladığından halk arasında “iki çapa bir su yerine geçer” denilmiştir.
Çapa, ayrıca ülkemizde birçok sebze ve meyve yetiştiriciliğinde de yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Çapalama işlemi, tohum yatağını hazırlamak, yabancı otları ayırmak, toprak
yüzeyindeki bitki artıklarını anız ve ahır gübresinin gömülmesini sağlamak için gereklidir.
Çapalama esnasında ot, taş, moloz vb. temizlenmelidir. Çapalama toprak tavında iken
yapılmalıdır.(yağmurdan veya sulamadan iki gün sonra yapılması öneriliyor.) Çapa sayısı bir
yandan ekolojik koşullara, diğer yandan yabancı otların gelişme durumlarına göre değişir.
Çapalamada fidanın gövde ve köklerinin zedelenmemesi gerekir, bunun için fidanın hemen
18
dibindeki otlar elle alınır. Ekimden sonra bitkiler çıkıp belirli bir dereceye kadar büyüyünce
çapa yapılır.
Günümüzde çabanın yerini çapa makineleri aldıysa da, birebir çapanın yerini
tutamamaktadır. Çünkü çapa makineleri bitkinin köklerini kesip bitkiye zarar verebilmektedir.
F.5: Çapanın kulp kısmının kaynak makinesi ile kaynatılması
19
F.6: Ocakta ısıtılan çeliğin çapa şeklini alıncaya kadar dövülmesi
F.7: Çapanın son şekli için törpüleme ve taşlama işleminin yapılması
20
ÇAPA ( KASTAMONU / TAŞKÖPRÜ )
Derleyen: Elife Gümüş
Derleme yeri ve tarihi: 19.12.2005 – Kastamonu / Taşköprü
Kaynak kişi: Mehmet Gümüş
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Çapanın sap kısmı çoğunlukla ağaçtan, uç kısmı ise çelikten yapılmaktadır.
Yapım tekniği
Çapanın çelik olan uç kısmı, demirci ocağında iyice kızdırıldıktan sonra, örs üzerinde
bir yandan soğumaya bırakılırken, diğer yandan da dövülmeye başlanılır. Suya yatırılan çelik,
keskinleşmesi için çarka verildikten sonra, pürüzleri törpülenerek giderilir ve kullanıma hazır
hale gelir.
Nerede kullanıldığı
Çapa, toprağın sürülmesinden, işlenmesine ve havalandırılmasına, otların
ayıklamasından, su yolu açılmasına ve ekim- dikim işlerine kadar ziraat alanının her
aşamasında kullanılmaktadır.
Çapanın tarihine inecek olursak, ilkel insanların günümüzden milyonlarca yıl evvel
yabani hayvanları avlamada, tuzaklar hazırlamada ve geçimlerini sağlamak için tarımın ilkel
dönemlerinde çapayı kullanıldığı bilinmektedir.
Çapanın kullanım yaygınlığı teknoloji ile paralel ilerlemiştir. Günümüzde çapa
çoğunlukla Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi gibi dağlık alanlarda kullanılmaktadır.
Buralara makineler giremediğinden, yaşanan olumsuzluğu insan gücü ile çapa gidermektedir.
Çapa yazın güneşte bırakılmamalı, mümkünse kullanılmadığı zamanlarda suda
bekletilmelidir. Bu şekilde genleşerek kolay yıpranması önlenmiş olur.
Halkın yaşamında çok önemli bir yer tutmuş olan çapa, sözlü kültürümüze de
girmiştir. Örneğin; bir kimse rüyasında çapa gördüğünde; bereketle, bolluğa, rahata ermeye,
ferahlığa yorumlanır. Çünkü çapa halkımız tarafından bereket ve kazanç kapısı olarak
görülmektedir. Ayrıca çapa pek çok türkümüze malzeme olmuştur. Đşte onlardan birkaç
dörtlük örneği:
21
Garanfilim ek beni (Garanfilli yar allı yar)
Sulu yere dik beni (Garanfilli yar allı yar)
Eğer köküm tutmazsa (Garanfilli yar allı yar)
Al çapayı sök beni (Garanfilli yar allı yar)
***
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
Oyalı da ipek yazmayı
22
ÇAY MAKASI ( RĐZE / ARDEŞEN )
Derleyen: Savaş Kansız
Derleme yeri ve tarihi: Rize / Ardeşen, 2005
Kaynak kişi: Ramazan Usta, 1954, Rize / Ardeşen, ilkokul, evli, demirci
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kime öğrettiği: Çıraklarına ve oğluna
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Çay makasının yapımında iki keskin demir parçası ve bir küçük çuval hazır
bulunmalıdır.
Yapım tekniği
Yapım aşaması; öncelikle makasın tutma kısmından başlanır. Đki tane
tutma yeri vardır. Bunlar birbirine ters gelecek şekilde tam ortadan monte
edilir. Kesim işini yapan bölümler, yani ağız kısmı birbiri içine girecek
şekilde bağlanır. Bu bağlam yerinde makasın ayarını yapmak için bir
mekanizma kurulur. Daha sonra makasın sağ el ile tuttuğumuz bölümüne
yarım çember şeklinde ucu demir olan poşeti takılır. Bu çemberin tam
karşısına aynı hizaya gelecek şekilde plastik bir dikdörtgen koruyucu takılır.
Bu koruyucu kesilen çayın poşete dolarken dökülmemesini sağlar. Sonuç
olarak çay makası kullanıma hazır hale gelmiştir. (F:8)
Nerede kullanıldığı
Çay makasının kullanıldığı tek alan çay toplamaktır. Çay hasatı yılda
üç ay olduğu için, toplama işlemi de sadece bu zaman zarfında yapılmaktadır
Tamamen demir işçiliğine dayanan bu aletin yapımı çeşitli demir
atölyelerinde de gerçekleştirilebilmektedir. Şekil olarak standart olsa da
ağırlık-hafiflik, boy olarak değişmektedir. Görünüşü karmaşık olmakla
birlikte, yapımı görünüşünün aksine çok kolaydır. Önceleri el işi olarak
yapılan çay makası, daha sonraları çarşı sanatı olarak dükkân vitrinlerinde
görülmektedir. Seri üretime geçirmesi sebebiyle artık bu aleti elle yapanlar
azımsanacak kadar azdır.
23
F.8: Çay makasının tutma yerlerinin monte edilmesi ve uç kısmı demir olan poşetinin
takılması
24
ÇELĐK ( KAHRAMANMARAŞ )
Derleyen: Ali Muhammed Akçağ
Derleme yeri ve tarihi: Kahramanmaraş – 17.12.2005
Kaynak kişi: Hacı Külekçi, 1938, Kahramanmaraş
Kaynak kişi 2: Samet Tosun
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
“ Çelik ” in hammaddesi söğüt ağacından yapılan kerestedir.
Yapım tekniği
Çelik, söğüt ağacından elde edilen kerestenin usta eller tarafından uygun hale getirilip
mengenede ölçülü bir şekilde yuvarlanan parçalarından yapılır.
Çelik, gövde, taban ve halkalar olmak üzere üç parçadan oluşur. Kerestenin uygun
kısımları testere ile kesildikten sonra, taban hariç diğer iki parça mengenede eğilir. (F:9) Bu
işlemden sonra önce gövde silindir şeklinde iki ucu birleştirilir ardından daire şeklinde
kesilmiş taban yerleştirilir ve halkalar tutturularak çivileme işlemine geçilir. Eğer yapılan
malzemede herhangi bir pürüz varsa zımparalanır. Bu işlem den sonra artık çelik kullanıma
hazırdır. (F:10)
Nerede kullanıldığı
Çelik, genelde buğday ölçmek için kullanılır, fakat diğer tahıl ürünleri de ölçülebilir.
Hasat sonrası buğday yere serilen örtünün üzerine dökülürken, bir yandan da çelikle ölçülüp
çuvallanır. Bu işlem harmanda yapılır. Harman haricinde çelik ayrıca, buğdayın saklanması,
sınıflanması ve alım satım sırasın da kullanılır. (F: 11)
Son olarak çeliğin ağırlık ölçülerine olan oranını belirtecek olursak; 1 çelik buğday 11
kg. a, 1 kırat ise 22 kg.a eşit olduğuna göre 2 kırat 1 çelik buğday 55 kg yapar.
25
F.9: Çelik yapımında kullanılacak kerestenin testere ile kesilmesi
F.10: Harman sonrası tahılın çelik ile ölçülmesi
26
F.11: Yapımı biten çeliklerin sergilenmesi
27
ÇENGELEK ( MERSĐN / TARSUS )
Derleyen: Belgin Meydan
Derleme yeri ve tarihi: Mersin / Tarsus -19.12.2005
Kaynak kişi: Đbrahim Kurt
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Çengeleğin yapımında çeşitli materyaller kullanılabilir. Örneğin; demir, çelik, ağaç
vs… Yapımı diğer materyallere nazaran daha kolay olduğu için, yaygın olarak ağaçtan
yapılan çengelek kullanılır.
Yapım tekniği
Çengelek, yapılması kolay olan bir tarım gerecidir. Gerekli olan tek şey, çengel
şeklinde bir ağaç dalı bulmaktır. Daha sonra bu dal yapraklarından ve sürgün denilen fazla
dallarından temizlenir ve kullanıma hazır hale gelir.
Nerede kullanıldığı
Çengelek yüksek yerlerdeki dalları çekmek ve daldaki meyveleri toplamak için
kullanılır. Çengelek sayesinde ağaçlardan meyvelerin toplanması daha kolay olmakla birlikte,
ağaçlar da zarar görmemektedir.
Çengeleğin yapımında kullanılan dalın aşırı ince veya kalın olmamasına özen
gösterilmesi gerekir. Çengeleğin uzunluğu da dikkat edilmesi gereken bir diğer noktadır.
Çengeleğin uzunluğu kullanılan ağacın yüksekliğine göre ayarlanmalıdır. Çengelek rutubetten
ve yağıştan iyi korunduğu takdirde iki üç yıl kullanılabilir.
Çengeleğe farklı yerleşim yerlerinde farklı adlar verilmektedir. Örneğin; Tarsus’un
kimi köylerinde çengelek, kimi köylerinde ise çengel denilir. Ayrıca Bursa ve civarında
“ gelberi “, Aydın ve çevresinde “ gelembeç “, Tokat yöresinde ise “ çavgan “ denilmektedir.
28
DĐRGEN ( AKSARAY / ORTAKÖY )
Derleyen: Battal Uğurlu
Derleme yeri ve tarihi: Aksaray / Ortaköy - 26.12.2005
Kaynak kişi: Mehmet Başkurt, 1955, Aksaray / Ortaköy, ilkokul, evli, çiftçi
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 13
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Dirgenin sapı ağaçtan, ucu demirden ya da tümüyle ağaçtan oluşur. Sapı ve ucu
ağaçtan olanlarda çitlembik ve dişbudak gibi dayanıklı ağaçlar kullanılır. Dirgenin uç bölümü
iki, üç ya da dört çatallıdır. Çatal kısımlarının yapımında kaynak makinesi ve mengene
6
kullanılır.(F:12)
Yapım tekniği
Dirgenin yapımında öncelikle, elektrot adı verilen kaynak makinesi ve diğer aletlerin
yardımı ile dirgen için eşit uzunlukta ve uygun parmaklar kesilir. Ondan sonra da kesilen bu
parmaklar ocakta ısıtılmak suretiyle bir takım aşamalardan geçtikten sonra bükülür, mengene
ile sıkıştırılır ve son şekli verilir. Dirgenin uçlarını sivriltmek için iki yol izlenmektedir.
Đlkinde dirgenin uçları ocağa verilir, ısındıktan sonra çekiçle dövülür; ikincisinde ise uçları
çarka verilir ve bu şekilde sivriltilir.
Nerede kullanıldığı
Dirgen; gübre, çakıl, kömür gibi iri taneli maddeleri karıştırmada ve aktarmada,
harman saplarını kaldırmada kullanılır. Ayrıca; Ege yöresinde, hayvanların verimini arttırmak
için silaj makinesiyle yapılan silaj adlı yemin hazırlanması esnasında dirgenle bu yemlerin
yere eşit miktarda yayılması sağlanmaktadır. Đç Anadolu yöresinde de patos denilen tarım
aletiyle saman yapılırken, patosun öğütme işini düzgün yapması için saplar dirgenle
makinenin ağzına verilmektedir. Yine harman zamanı düvenle saplar sürülürken, ardı sıra
dirgenle de karıştırılmaktadır.
Dirgen, yörelere göre; “ Diren “ (direnmek, dayanmaktan diren), “ kol demiri ”,
“ destek” gibi çeşitli isimler almıştır.
6 Mengene: Onarma, işleme, düzeltme vb. işlemlerin uygulanacağı nesneyi sıkıştırıp istenildiği gibi tutturmaya
yarayan bir çeşit sıkıştırıcı alet ( TDK Sözlük, C.2, 1998)
29
Taşınacak malzemenin özelliğine göre çeşitli dirgenler kullanılmaktadır. Ebadı küçük
olan malzemelerde sık dişli dirgenler, büyük olanlarda ise seyrek dişli dirgenler tercih
edilmektedir.
F.12: Kaynak Kişi Mehmet Başkurt ve Derleyici ellerinde dirgenle
30
DÜVEN ( SAMSUN / BAFRA / BENGÜ KÖYÜ)
Derleyen: Yasemin Deniz
Derleme yeri ve tarihi: Samsun / Bafra / Bengü – 2005
Kaynak kişi: Hasan Sekmen, 1950, Bengü, ilkokuldan terk, evli, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Düvenin yapımında sağlam ve kolay çürümeyen çam ağacı tercih edilir. Atın
boynuna geçirilen hamut
7
ile düveni çekecek kayışlar da hasat esnasında düvenle birlilikte
kullanılan diğer malzemelerdir.
Yapım tekniği
Düven, belli ölçülere göre kesilmiş birkaç tahtanın yan yana gelmesiyle oluşan, kapı
şekline benzer tek parçalık bir tarım aletidir. Düvenin yere gelen kısmı, taşlar yerleştirmek
için oyulmuş olup; bu oyuklara asıl biçme işini gören madeni taşlar belli bir sıra ile düzenli
şekilde yerleştirilir.
Nerede kullanıldığı
Düven, hasat zamanı biçilen ekinleri samandan ayırmak için kullanılır. Hasat sonrası
biçilmiş olan saplar yere serilir, düven, taşları alta gelecek şekilde sapların üstüne konularak
kayışlar yardımıyla atın boynundaki hamuta bağlanır ve sapların üstünde, saman ile ekini
ayırana kadar gezdirilir. (F:13)
Bu biçime esnasında, düvenin üstünde ya bir kişi ayakta durur ya da üstüne ağır bir
kütle konur. Bu kütle at için daha hafif, öküzde daha ağırdır. Çünkü at öküze göre daha hızlı
olsa da daha az yük taşıyabilir. Düvenin üstüne ağırlık konulmasının sebebi ise, saman ile
taneyi daha iyi ve daha temiz ayırması içindir. Bu tarım aletinin kullanım zamanı hasatın
kaldırılma sezonu olan ağustos ve eylül aylarıdır.
Düvenin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte, insanların yerleşik
hayatla tanıştıkları ilk anlardan itibaren kullanıldığı bir gerçektir. Düven sözcüğü etimolojik
açıdan “ dövmek “ fiilinden gelmektedir. Anadolu’nun pek çok yerleşim bölgesinde farklı
adlarla da karşımıza çıktığı görülmektedir: döven, düven vs…
7 Hamut: Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember ( TDK
Sözlük, C.1,1998 )
31
Düvenin alt kısmındaki taşlar Türkiye’de sadece Çorum’dan çıkartılmaktadır. Bu
taşlara yanıcı olmaları sebebiyle ‘çakmak taşı’ da denilmektedir. (F:14)
Düvenin kullanımı daha çok hayvan gücüne dayanmaktadır. Daha önceki senelerde
düveni çekmek için öküz kullanılırken, şimdilerde ise öküze göre daha süratli ve kullanımı
daha kolay olan at tercih edilmektedir.
Düven, hasatı ayırma işlemini tek başına gerçekleştiriyor olsa da, daha temiz olması
için yaba, gözer gibi birtakım yardımcı aletler de kullanılmaktadır.
Günümüz tarımında düven yerini daha çok biçer-döverlere bırakmıştır. Fakat biçer-
döverlerin, düvenin yaptığı işi daha kısa sürede bitirebilmesine karşılık, ürünlerin karlılığı
açısından ( düvende tane kaybı yok denecek kadar azdır ) pek çok kırsal bölgede hala
kullanılmaktadır.
32
F.13: Düvenin hasat sonrası biçilmiş saplar üzerinde gezdirilişi
F.14: Kaynak kişi elinde düven ile birlikte
33
DÜVEN ( ANKARA / GÜDÜL )
Derleyen: Melih Efeçınar
Derleme yeri ve tarihi: 19.12.2005 - Ankara / Güdül
Kaynak kişi: Zeliha Altındal, 1939, Güdül / Yeşilöz Köyü, evli, lise
Mesleği kimden öğrendiği: Anne ve babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 5 yıl
Mesleği kime öğrettiği: Kardeşine
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Düvenin yapımında çam ağacı tercih edilmektedir. Bunun yanı sıra düveni çekecek
hayvanlara bağlanan hamut ve kayışlar hazır edilmelidir. Ayrıca düvenin törpülenmesinde
zımpara da kullanılmaktadır.
Yapım tekniği
Düvenin yapımında, çam ağacından elde edilmiş sert odun parçaları, genişliği
ortalama 30–40 cm, uzunluğu 1,5–2 metre olacak şekilde iki parça halinde düz olarak
kesildikten sonra, zımparalanır birbirine monte edilir. Đkinci parçası alt tarafa gelecek şekilde
yerleştirilir ve yüzeyine küçük küçük delikler açılır. O deliklere de çakmak taşı denilen taşlar
çakılır. Düven böylece kullanım hazır hale gelir. (F:15)
Nerede kullanıldığı
Düven, hasat esnasında toplanan başakları üründen ayırmak için kullanılır. Ayrıca bu
başakları ( sapları ) üzerinde gezinerek saman haline getirir.
Düven, ucu öne doğru kalkık iki parçadan oluşan ağaçtan yapılma, altı çakmak taşları
geçirilmiş, taneyi sapından ayırmaya yarayan, at ya da öküzlerle çekilen ve dönerek hasat
işleminin yapılmasını sağlayan alettir. (F:16)
Teknolojinin tarımda daha egemen olmadığı dönemlerde, ekinler zayıf ise el
oraklarıyla yolunur, iyiyse tırpanlarla biçilir, arkadan tırmıkla toplanır, annatla
kaldırılıp en
az ikişer sıralı tınazlar
yapılırdı. Tınazlar daha sonra kağnı ya da at arabası üzerine konan
delice veya salla harman yerlerine götürülür, ardından da düvenle sürülürdü. Üzerine ağırlık
Tırpan
Dövülerek savrulmaya hazırlanan ekin yığını ( TDK Sözlük, C.2, 1998)
34
olsun diye ya biri biner, ya da ağırlık konulurdu. Ayrıca düvenle iyice öğütülmüş olan harman
yerindeki ürün, önüne kazıklar çakılarak uygun rüzgârın (yel) çıkması için bekletilir, rüzgârın
gelmesiyle de yabalarla savrularak, düvenle başaklardan tam olarak kopmamışsa tekrar
ayrıştırılmaya tabi tutulurdu. (ekinin çeç hali)
Ekin başakları, günümüzde ise patozla birbirinden ayrıştırılmaktadır. Patoza verilen
ekinler buğday, saman ve çöp olmak üzere ayrılır.
Eskiden harman yeri muhabbetleri meşhur olmakla birlikte, her çiftçi harmanının
başında yatar, geç vakitlere kadar taş ocaklarında demlenen çaylar içilir, maniler, türküler
söylenilirdi. Đşte Yeşilöz Köyü’nde harman esnasında düven üzerine söylenen bir mani
örneği:
Kız sen düven sürdün mü?
Oğlanlara güldün mü?
Ali ağa geçiyor
Geçerken sen gördün mü?
35
F.15: Kullanıma hazır bir düven ve parçaları
F.16: Ucu öne doğru kalkık iki parçadan oluşan ağaçtan yapılmış düven örneği
36
DÜVEN ( SALĐHLĐ / MANĐSA )
Derleyen: Serkan Köse
Derleme yeri ve tarihi: Manisa / Salihli - 14.12.2005
Kaynak kişi: Ali Köse, 1929, Manisa / Gördes
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Düvenin hammaddesinde kullanılan ağaç çam ağacıdır. Ayrıca alt kısmında açılan
oyuklara çakmaktaşları konulur.
Yapım tekniği
Düven yapısı itibariyle 30–40 cm eninde,170–200 cm boyunda, çam ağacından iki
tahtanın birbirine geçmesiyle oluşmuştur. Bu tahtanın alt kısmına ise sivri kısımları alt tarafa
gelecek şekilde çakmaktaşları çakılır. (F:17)
Nerede kullanıldığı
Düven, tohumlu bitkilerin saplarını saman haline getirip, tohumlarından ayırmaya
yarayan bir tarım aletidir. Düven sürmek, yaz aylarında, hasat zamanı ekinlerin orakla biçilip
harman yerine yığıldıktan sonra yapılan bir iştir.
Düvenin adı ‘döven, döğen’ şeklinde çoğu yerlerde geçmekle birlikte, Manisa-
Salihli’nin çevre köylerinde çoğunlukla düven adı kullanılmaktadır. Düven, atın veya öküzün,
nadiren de olsa, eşeğin veya mandanın boynuna bağlanmış boyunduruk denen iplerle çekilir.
Düven’in üzerine binen kişi, onu yönlendirmek için hiçbir şey yapmaz. Hayvanlar, harman
yerinde daire şeklinde durmadan döner. Yalnız hayvanlardan biri diğerinin arkasında kaldığı
durumlarda düveni süren kişi, övendere denilen ucuna çivi çakılmış çomakla hayvana dürter.
Ayrıca düvenin ön tarafı hafif kalkıktır. Bu kalkıklık ekinlerin toplanmaması ve ekinlerin
düvenin altında ezilmesi içindir. Düvenin alt tarafına çakılan çakmaktaşları, ekinlerin
saplarının ezilmesini, tanelerinin dökülmesini ve saplarını kıyarak saman haline getirmesini
sağlar. Düvenin esas işlemini bu çakmaktaşları görür.
37
F.17: Đki büyük tahtanın birbirine geçmesi ile oluşturulmuş düven
38
GEREMBEÇ ( AYDIN / BUHARKENT )
Derleyen: Meltem Dağdelen
Derleme yeri ve tarihi: Aydın / Buharkent - 2005
Kaynak kişi: Ahmet Demir, 1926, ilkokul, evli
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: Çocukluğundan beri
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Gerembeç adından da anlaşılacağı gibi dalları germek, insanın yetişemediği yüksek
dallara yetişmek için kullanılan basit elle yapılabilen bir tarım aletidir. Gürgen, dut, zeytin
gibi ağaçların çengele benzeyen dallarından yapılır. (F:18)
Yapım tekniği
Gerembecin yapılabilmesi için tek şart çengel şeklinde bir dal bulmaktır. Gerembecin
daha dayanıklı olması ve dalının asılırken kırılmaması için, dalı tutan yerinin üst tarafı daha
uzun bırakılmalıdır. Gerembeç için dal kesildikten sonra iki, üç gün bekletilerek, kurutulup
kullanılması dayanıklılığı açısından önemlidir.
Nerede kullanıldığı
Gerembeç insanın yetişemediği yüksek dallardaki her türlü mahsulü; inciri,
mandalinayı, portakalı, elmayı, zeytini toplamak içim kullanılır.
Yapılan bir gerembeç rutubetten, sudan, yağıştan korunursa, tepesi de uzun kesilirse
uzun yıllar kullanılabilir.
Gerembece farklı yöreler de farklı isimlerin verildiği de olmaktadır. Mesela Mersin’de
aynı alete çengel denilmektedir.
39
F.18: Çengel şeklinde daldan yapılan gerembeç
40
HAPKAPAN / HARPKAPAN ( ANKARA / AKYURT )
Derleyen: Gamze Yıldız
Derleme yeri ve tarihi: Ankara / Akyurt – 19.12.2005
Kaynak kişi: Ahmet Yıldız, 1950, Ankara / Kalecik, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Harpkapanın yapımında kavak ve söğüt ağaçlarının dallarından yararlanılmaktadır.
Ayrıca kesici olarak tahra ve keser, arayı açmak amacıyla iki tane küçük tahta parçası ve
yarılan ağacı tutturmak için ise tel veya ip kullanılmaktadır.
Yapım tekniği
Aletin yapımında ilk önce 3 metre boyunda bir kavak ağacı dalı kullanılmaya hazır
hale getirilir. Dalın 30 cm.lik kısmı keserle yarılıp tahra yardımıyla dört eşit parçaya ayrılır.
(F:19) Daha sonra ayrılan bu kısımlara sıkıştırma yöntemiyle iki parça halinde bulunan tahta
parçaları yerleştirilir. Dalın aşağılara kadar derin yarılmasını önlemek amacıyla burası telle
sıkıştırılarak tutturulur. (F:20) Aletin ağzı adeta bir şemsiye gibi açılır. Đşte bu açılan kısma,
alet yavaşça çevrilmek suretiyle meyveler kolaylıkla toplanabilmektedir.
Nerede kullanıldığı
Alet, yüksekte bulunan meyveleri rahatlıkla toplayabilmek ve toplarken de meyveleri
zedelememek maksatlı kullanılır. (F:21) Çünkü toplama esnasında kazara çizilen bir meyve,
daldaki diğer meyvelerinde çürümesine neden olmaktadır.
41
F.19: Ahmet Usta tarafından Harpkapan yapımında kullanılacak dal, tahra yardımıyla dört
eşit parçaya ayrılır.
F.20: Dalın, derin bir şekilde yarılmasını önlemek amacıyla, açılan yarık kısım telle
sıkıştırılmaktadır.
42
F.21: Harpkapanla, ağaçların en üst dallarındaki meyvelere kolaylıkla ulaşılabilinmektedir.
43
ĐNCĐR SEPETĐ ( AYDIN / BUHARKENT )
Derleyen: Gözde Çıkrıkoğlu
Derleme yeri ve tarihi: Aydın / Buharkent - 2005
Kaynak kişi: Ahmet Demir, 1939, Aydın / Buharkent, ilkokul
Mesleği kimden öğrendiği: Arkadaşından
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Đncir sepetinin ana malzemesi ayıttır.
8
Fakat sadece ayıttan değil; ceviz ve söğüt
ağacından da yapılabilmektedir. (F:22)
Yapım tekniği
Sepetin alt kısmı örülürken ortasından yarılmış dört ayıt yapılır. Ayrıca dört tane daha
kısa ayıt kesilerek, ortasından yarılan ayıtın içine yerleştirilir. Belli incelikte yapılan ayıtlar
hazırlanmış olan diğer ayıt parçasının etrafına örülür. Alta örülen ayıtın herhangi bir sayısı
yoktur. Büyüklük küçüklük yapan kişiye ait olduğu için, sayı da yapan kişiye bağlıdır. Sepetin
kenarlarının yapılması için alt kısmının boşluklarına önceden hazırlanan ayıtlar yerleştirilir.
Yerleştirilen ayıtlar toplanarak altta kalan kısımlarına takozla vurulur. Daha sonra ise
kenarları örülmeye başlanır. Örülme aşaması bittikten sonra kenarında fazla olan ayıtlar bağ
makası adı verilen makasla kesilir. Sepetin kenarları kılavuz adı verilen aletle aralanır.
Sepetin sap kısmının yapılması için bu boşluklara belli kalınlıkta üç ayıt yerleştirilir ve sap
kısmının etrafına ayıtlar dolanır. Ancak bu ayıtlar dolanmadan önce dişle açılır ve takozla
düzleştirilerek yumuşaması sağlanır. Ancak bu şekilde ayıtlar daha kolay dolanır.
Nerede kullanıldığı
Đncir sepeti, Kıyı Ege’de incir dışında, elma, amut, üzüm, mandalina, portakal hatta
yumurta toplamada da kullanılmaktadır.
Mahsuller toplanırken bu sepet sayesinde, ezilmelerin de önüne geçilmiş olur. Bu
sepetlerin en büyüğüne kelte denmektedir. Tarlada toplanan kuru incir kovalarla toplanarak
keltelerin içine dökülür ve araca yüklenir.
8
Ayıt: Mine çiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz veya menekşe renginde çiçekler açan, 1–2
metre boyunda bir ağaççık, hayıt (Vitex agnus-castus) (TDK Sözlük, C.1,1998)
44
F.22: Ayıtlarla örülerek hazırlanmış bir incir sepeti
45
ĐYEF ( HALKA ) ( MUĞLA / KIZILKAYA )
Derleyen: Raziye Đçtepe
Derleme yeri ve tarihi: Muğla / Kızılkaya Köyü–2005
Kaynak kişi: Hasan Đçtepe, 1929, Kızılkaya Köyü, evli, çiftçi,
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 50–55 yıl
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Đyef (halka) sağlamlılığı açısından çıtlık ağacından yapılır. Ayrıca iyefin yapılışı
esnasında testere, çakı ve çivi de kullanılmaktadır.
Yapım tekniği
Aletin yapılışı çok zor değildir. Öncelikle aletin kullanılacağı alana uygun ağaçtan dal
seçilir. Đyef ( halka ) eğer ağır işlerde kullanılacaksa, yapımında kullanılacak dalında kalın
seçilmesine özen gösterilir. Dal seçildikten sonra testere ile ağacından kesilir ve her iki ucu
yine testere ile düzeltilir. Bir ateş yakılarak seçilen çıtlık dalı ateşin üzerine konulur. Dalın
çok fazla yanmasına izin verilmeden sadece kabuğun daldan ayrılması ve dalın esnemesi için
ateşte döndürülür. Şayet dal çok fazla ateşte kalırsa, bükülmek için kıvrıldığında dalın
çatlayıp kırıldığı görülecektir.(F:23)
Dal ateşte döndürüldükten sonra istenilen esnekliğe ulaşınca ateşten çekilir ve
soğumasına izin verilmeden ayak ve el yardımıyla bükülüp, her iki ucu bir ip yardımıyla
bağlanılarak biraz soğumaya bırakılır. (F:24) Daha sonra dalın iki ucu üst üste getirilir, çivi
çakılarak sabitlenir ve ip çözülür. (F:25) Đyefin üzerindeki kabuklar çakı yardımıyla soyularak
temizlenir. (F:26) Testere ile de fazlalık olan dalın uçları kesilir. Böylece iyef kullanıma hazır
hale gelir. (F:27)
Nerede kullanıldığı
Đyef çoğunlukla sap çekmek ve odun taşımak için kullanılır. Ayrıca odun ve sap
taşırken “ kolan” adı verilen elde dokuma, koyun yününden yapılan iple beraber kullanılır.
Đyef, aynı zamanda çift sürmede öküzlerin çektiği karasabana takılarak boyunduruk
adını alır. Boyunduruk için genellikle kullanılan dallar çıtlık ağacının kalın şahlarından elde
edilir.
46
Ateşte kızdırılan bir şişle delinen iyefin üzerine çeşitli süslemeler yapılır, desenler
çizilir. Eğer genç kızlar bunu dağdan odun çekmek ve tarladan sap taşımak için
kullanacaklarsa, iyefle kullanılan kolan da iyef kadar süslü olur ve kolan renkli iplerle
dokunur.
Đyef sözlü kültürümüzdeki yerini de almıştır. Köyde zayıf olan kişilere “iyef gibi
olmuşsun ” denilir. Köy yerinde yaramazlık yapan çocukları büyükler “seni kolanla
bacaklarından asarım” şeklinde korkuturlar.
F.23: Đyefin kabuğunun dalından ayrılması için ateşte kaynak kişi tarafından döndürülmesi.
47
F.24: Đyefin ateşten alındıktan sonra soğumasına izin verilmeden bükülmesi
F.25: Đyef yapılacak dalın iki ucunun üst üste getirilip, çivi çakılarak sabitlenmesi
48
F.26: Đyefin üzerindeki kabukların çakı yardımıyla temizlenmesi
F.27: Testere ile iyef dalının fazlalık olan kısımları kesilmesi
49
KAZMA ( HATAY / ĐSKENDERUN )
Derleyen: Nesrin Sıvacı
Derleme yeri ve tarihi: Đskenderun / Hatay – 19.12.2005
Kaynak kişi 1. Mehmet Aslan (Gurt Mehmet), Hatay/Đskenderun/Arpaderesi Köyü, ilkokul,
evli, çiftçi
Kaynak kişi 2. Hüseyin Polat, 1966, Hatay / Đskenderun, ortaokul, bekâr, demirci
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 20
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Kazmanın ham maddesi çeliktir. Ayrıca hurda durumuna gelmiş olan kamyon
makasları ve araba makasları kazmanın yapımında kullanılmaktadır. Bu maddeler yassı ve
kolay şekil aldığı için tercih edilmektedir. Kazmanın sapı, ağaç kesmek için kullanılan balta
sapına benzemekte ve ağaçtan yapılmaktadır.
Yapım tekniği
Kazmanın hammaddesi olan çelik ilk olarak ocakta kızgın ateşe sürülür. Daha sonra
demir bir tezgâhın üzerinde -bir taraftan da su vererek - dövülür, eğelenir ve göz yeri açılarak
ağız kısmı yapılmaktadır. (F:28) Kaynak makinesi ile son şekli verilmeye çalışıldıktan sonra,
1–2 saatlik soğuma süreci ile kazma kullanıma hazır hale gelmektedir. (F:29) Kazmanın
demir olan uç kısmı ortalama 25–26 cm. olmalıdır. Eskiden ocak kaynağında yapılırken şu
anda elektrikli elektrotla kaynatılmaktadır.
Nerede kullanıldığı
Kazma, köylerde ağaç diplerinin hava almasını sağlamakta, toprak sulandığında suyun
birikmesini önlemekte, sebzeleri kazmada, portakal, zeytin, bağ ve kök çıkarmada
kullanılmaktadır. Dağcıların dağa tırmanmada kazmaya ihtiyaç duydukları da bilinmektedir.
Dikkatli kullanılması durumunda 10–15 yıl dayanma süresi vardır. Yazın sıcaktan,
kışın ise soğuktan korunmalıdır
Kazma sözlü kültürümüzün, -özellikle de türkülerimizin- hemen hemen her sahasında
kendisine yer bulmuştur. Đşte bunlardan türküler içersinde geçenlere birkaç örnek:
50
Kazması yok küreği yok
Ustası var çırağı yok
Gök kubbenin direği yok
Muallâkta bina çatmış
Âşık Veysel
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
Oyalı da ipek yazmayı
Selahattin Sarıkaya-Adana
Pınara Vurdum Kazmayı (Gülüm Amman)
Güzeller Sever Gezmeyi
(Amman) Çirkinler Bağlar Yazmayı
Emel Akçay-Muzaffer Sarısözen - Hatay/Antakya
51
F.28: Ocakta ısıtılan çeliğin örs üzerinde dövülmesi işlemi
F.29: Kazmanın demir kısmına soğumaya bırakılmadan önce kaynak yapılması
52
NACAK ( GAZĐANTEP )
Derleyen: Yavuz Ertürk
Derleme yeri ve tarihi: Gaziantep -19.12.2005
Kaynak kişi: Mehmet Zekeriya Mıhcıoğlu, 1950, Gaziantep, evli, demirci ustası
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 40
Mesleği kime öğrettiği: 10 çırak yetiştirmiş
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Nacağın hammaddesi çeliktir. Çeliğin ağırlığı 600 gr, sapın ise 120–510 gr arası
değişmektedir.
Yapım tekniği
Nacak, boyuna, ölçüsüne göre kesilir ve ocağa konulur, çelik ocakta iyice ısındıktan
sonra, demir bir maşa yardımıyla şekillendirilmek üzere demir tezgâha getirilir. Usta, bir
taraftan maşa ile çeliği tutarken, başka bir usta da elindeki büyük çekiçle aşırı ısınmış olan
nacağın çeliğine vurmaya başlar. (F:30) Bu işlem nacak son şeklini alıncaya değin sürer. Bu
esnada usta, elindeki ucu sivri başka aletle de çeliği şekillendirmeye devam eder.
Nerede kullanıldığı
Nacak daha çok bahar aylarında bağ-bahçe işlerinde dalların, otların budanması
esnasında kullanılır.
Lügatlerde “ kısa balta” anlamına gelen ‘Nacak’ı baltadan ayıran sapı değildir. Nacak
inceden başlar oval bir çizgi çizerek iner ve keskin yeri yukarı bakan bir hilal gibidir; baltanın
ise keskin tarafı düzdür. (F:31)
Anonim edebiyatımıza da konu olan nacak;
“ Oldu olacak, kırıldı nacak ” deyimiyle halk dilinde ‘her şey oldu bitti, iş işten geçti’
anlamını yüklenmiştir. Ayrıca nacak bir kına gecesi manisinde şu şekilde geçmektedir:
Eğer gelinim iyi olursan
Đşte dip bacak
Kötü olursan gelinim
53
Baltaynan nacak”
Halk arasında rüyada nacak görülmesi, rüyayı gören kişinin artık geçim sıkıntısı
çekmeyeceğine yorumlanır. Rüyada nacak ile odun kesmek, sağlık durumunun
bozulabileceğine işaret eder.
54
F.30: Derlemeci ve kaynak kişi ile birlikte, ocakta ısıtılmış çeliğe çekiçle vurulması
F.31: Son şekli verilerek soğumaya bırakılan nacaklar
55
ORAK ( BURSA / KELEŞ / GELEMĐÇ KÖYÜ )
Derleyen: Cihan Erden
Derleme yeri ve tarihi: Bursa / Keleş / Gelemiç Köyü, 2005
Kaynak kişi: Osman Turhan, 1942 - Gelemiç, evli, ilkokul
Mesleği kimden öğrendiği: babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 50
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Orağın metal kısmının hammaddesi çelik olup, sap kısmında ise çoğunlukla ahşap
kullanılmaktadır.
Yapım tekniği
Orak, yapımı zor olan bir tarım gerecidir. Đlk olarak demirci ustası ateşi yakar ve
kömürlerin arasına 50–60 cm’lik orağın uç kısmı olan metal parçasını koyar ve ateşi
körüklemeye başlar. Usta, metal iyice kızardığı anda onu ateşten çeker ve örsün üzerine
koyar. Bir elinde maşa ile metali tutarken, diğer eliyle de çekicine sarılır. Kalfası ile birlikte
sırayla metali örsün üzerinde dövmeye başlarlar. Bu işlem orağın yüzü olacak kısmın iyice
incelmesine kadar sürer. Bu arada metal soğuduğu için tekrar ateşe konulur. Orağı ikinci kez
ateşten çeken usta bu sefer orağın esas şeklini vermeye başlar. Önce metali yarım daire
biçimine getirir. Daha sonra sap takılacak kısma son görünümünü kazandırır. Usta, ardından
artık metali suya verir, yani kor halinde iken suya bastırır. Bundan maksat orağın
dayanaklılığını, sertliğini belirlemek içindir. En son aşamada ise artık orak çarka verilir,
üzerindeki çekiç izleri giderilir ve orağın yüz kısmı inceltilerek keskinleştirilir. Sap kısmı da
takıldıktan sonra orak kullanıma hazırdır.
Nerede kullanıldığı
Orak, - ardı sıra gelen tırpan ile birlikte- daha çok tarımın teknoloji ile tanışmadığı
eski zamanlarda arpa, buğday, çavdar vb tahıl ürünlerini biçmede ve toplamada kullanılmıştır.
Günümüzde ise bağ, bahçe işlerinde tercih edilmektedir.
Tırpan, her ne kadar orakla dört beş kişinin yapabildiği işi tek başına yapabiliyorsa da;
tırpanla ekin biçen birinin arkasında bir de toplayıcı olmasının gerekliliği, orağın ise bu
toplama işini, biçme ile birlikte yapabilmesi çoğu yerleşim yerinde hala orağın kullanılmasına
56
sebep olmaktadır
Tam olarak kullanıma hazır olan orak iki parçadan oluşmaktadır. Bunlardan ilki biçme
eylemini yapan metal kısım, diğeri ise biçme eylemini gerçekleştirebilmek için tuttuğumuz
ahşap kısım, yani orağın sapıdır.
Orakla ekin biçileceği zaman sol elin orta ve işaret parmaklarına ellik takılır. Orak da
sağ ele alınır. Sol elimizdeki elliklerle tuttuğumuz ekini, orakla mümkün mertebe yere yakın
bir şekilde biçeriz ve sol elimizde ekin biriktiği zaman ekini yere, bağcığın üzerine koyarız.
Orak köreldiği zaman bileğ denilen taşla orak törpülenerek keskinleştirilir.
Orağın malzemelerinin niteliği de işlevini yerine getirebilmesinde önemli rol oynar.
Demiri esnek olan orak yumuşak olduğu için daha kolay körelirken, demiri sert olan orak ise
daha zor körelir.
57
ORAK ( ANTALYA / SERĐK )
Derleyen: Mete Đsa Karaçor
Derleme yeri ve tarihi: Antalya / Serik - 19.12.2005
Kaynak kişi 1: Mehmet …, 1947- Serik, demirci ustası
Mesleği kimden öğrendiği: Dedesinden
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 35
Kaynak kişi 2: Nahit Karaçor
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Orağın hammaddesi çeliktir. Yapımında ayrıca kızgın bir ateş ve törpüye ihtiyaç
vardır.
Yapım tekniği
Orak, demirin ham şeklinde iken ocakta ısıtılır ve örste şekle sokulur. Soğuması ile
birlikte de su verilip sertleştirilir. En son olarak eğe ile keskinleştirilerek kullanıma hazır hale
getirilir.
Nerede kullanıldığı
Otsu bitkileri, özellikle de ekin ve türlerini biçmede kullanılan orak, daha çok köy
yerinde bağ bahçe işlerinde tercih edilir. Daha büyük otları, tarlada ekin başaklarını yolmada
ise, orağın gelişmiş şekli olan, uzun saplı, ağzı oraktan daha geniş ve kesme açısı daha fazla
olan “Tırpan” kullanılmaktadır.
Orak, yarım çember biçiminde, yassı, ensiz ve keskin bir madeni kısımla buna bağlı
bir saptan meydana gelir. Ağzı keskin olmakla birlikte, ömrü on beş yirmi sene gitmektedir.
Eski Türklerde biçmek anlamına gelen “Ormak” veya “Oramak” fiillerinden türeyen
“Or+gak” zamanla “Orak” şeklini almıştır. Bu da orağın geçmişinin çok eskilere dayandığını
göstermektedir.
Orağın yoğun olarak kullanıldığı hasat mevsimine halk arasında “Orak Mevsimi” de
denmektedir. Orağın köylünün gözünde bambaşka bir yeri vardır. Çünkü o senenin hasatı
onun ağzından geçmiştir. Her ne kadar teknoloji ile kullanım alanı daraldıysa da makine
işlemez’ diye tabir edilen ekim alanlarında ve bahçe işlerinde hala çoğu yerde
kullanılmaktadır
58
ORAK ( AYDIN / BOZDAĞAN / YAZIKENT )
Derleyen: Mehmet Kösemek
Derleme yeri ve tarihi: Aydın / Bozdağan / Yazıkent -19.12.2005
Kaynak kişi: Ekrem Kösem, 1961, evli
Mesleği kimden öğrendiği: Ustası Necdet Akdemir’den
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 14 yaşından beri
Mesleği kime öğrettiği: Oğluna
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Orağın hammaddesi çeliktir. Yapımında kullanılan aletler ise örs, çekiç ve törpüdür.
Yapım tekniği
Orak, sadece demircilere has bir ocakta hazırlanır. Çelik demir hazırlanan ocağa atılıp
ısıtılır. Kıvamına geldiğinde çekiçle, örs üzerinde şekil verilir. (F:32) Tekrar ocağa atılıp
ikinci seferde keskin yeri, yani ağzı ayarlanır. Daha sonra soğuması için su olmayan bir yere
bırakılıp soğutulur. Eye ( demir törpü ) ile ağzı iyice keskinleştirilir. Son aşamada ise ağzına
sabun sürülerek temiz bir suya batırılıp çıkarıldıktan sonra, iklim şartlarına göre mavi,
kırmızı, sarı su verilir. Tekrar ağzı parlatılıp hizmete hazır hale getirilir. Bu sulardan mavisi
yumuşak sudur, kışın kullanılır. Kırmızısı biraz serttir, ilkbaharda veya yazın yaş ot veya yaş
ağaç kesmede kullanılabilir. Sarısı ise çok serttir, çelik yumuşaksa sertleştirmeye yarar.
Nerede kullanıldığı
Orak ekin biçmenin yanı sıra, yabancı otlarla mücadelede, ağaç kesiminde ve sobalık
odun yapma gibi yerlerde kullanılır. (F:33) Oraktan arazinin daha engebeli ve küçük olduğu
yerlerde yararlanılır.
Orak işlevlerine göre çeşitlilik arz etmektedir. Mesela ekin biçmede kullanılan orak,
geniş ağızlı, kullananı çabuk yormaması için hafif, sapı tahta olur. Fakat tarla kenarlarındaki
yabancı otlarla mücadelede kullanılan orman orağı ince, hafif ve boyu uzundur. Hafif olması
kullananı yormaması; boyunun uzun olması ise kullananın elini dikenlerden korumak içindir.
Odun yapmada kullanılan orak ise, çabuk gevilmesin diye kalın ve ağır olur. Suyunun yararlı
olduğu bilinen kekik adlı bitkiyi biçmede de yine orak kullanılır. Adı da bundan dolayı kekik
orağıdır.
59
Orak, yazılı ve sözlü kültürümüz içinde de zaman zaman yer almıştır. Mesela Giresun
yöresine ait bir türkü bunun en iyi örneklerindendir:
EKĐN BĐÇME HAVASI
Elimde çıngıl
orak
Gelin tarlan ne ırak
Yar size geleceğim
Kapıyı açık bırak
Al eline bir orak
Gelin öğrene durak
Böyle sevda olur mu?
Bugün aramız ırak
Ufak, seyrek
60
F.32: Orağın hammaddesi olan çelik ısıtıldıktan sonra, çekiçle örs üzerinde şekillendirilmesi.
F.33: Orağın ağaç kesiminde ve sobalık odun yapma gibi yerlerde kullanılması.
61
ORAK ( MĐLAS / MUĞLA )
Derleyen: Uğur Erol
Derleme yeri ve tarihi: Muğla / Milas
Kaynak kişi: Üzeyir Saltık, 1960, Milas, evli, demirci
Mesleği kimden öğrendiği: Demirci Sadık Katırcıoğlu
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 1973’ten beri
Mesleği kime öğrettiği: 3 adet çırağına
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Orağın hammaddesi çeliktir.
Yapım tekniği
Orağın hammaddesi olan çelik öncelikle ocakta ısıtılıp, örste çekiçle vurmak suretiyle
şekle sokularak, soğumaya bırakılır. Soğutma işleminin ardından su verilerek sertleştirilir.
Son aşamada ise eğe ile keskinleştirilerek kullanıma hazır hale getirilir.
Nerede kullanıldığı
Otsu bitkileri ve ekin üzerindeki sapları biçmede kullanılan orak, daha çok köy
yerinde bağ bahçe işlerinde tercih edilir. Arpa ve buğday, arazinin düz olan kesimlerinde
biçerdöver; engebeli ve sarp arazilerde ise orak ve tırpan ile biçilir.
Orak genellikle hasat mevsiminde yani sonbahar aylarında kullanıldığı için
Türkiye’nin bazı yörelerinde bu sonbahar ayları “ orak ayı “ olarak da isimlendirilmiştir.
Ekin biçme ayrı bir kültür olduğundan birçok geleneği de beraberinde getirir. Ekin
biçme mevsiminde akşamdan oraklar, ellikler ( Buğday biçerken ele takılan tahtadan ve
kayıştan yapılan eldiven) hazırlanır, çakmaklar çıkarılır. Sabahleyin “Besmele”yle yataktan
kalkılır, oraklar “ kösüre” denilen bir çeşit iye ile iyelenir. Gerekli tüm hazırlıklar yapıldıktan
sonra tarlanın yolu tutulur. Tarlanın başına varılınca ellikler takılır, oraklar ele alınır ve ekin
biçmeye başlanır. Biçilen buğdaylar deste deste dizilir. Zılgıt çekilerek çalışanlar coşturulur.
Ara sıra eller kulağa götürülerek türküler çağırılır:
Elimde ellik orak
Haydin tarlaya varak
62
Tarlaya varmaz isek
Sen o zaman işe bak
Orağımla elliğim
Ekin biçmek bildiğim
Yârimi almak için
Yarıştır bu girdiğim
Ekin biçer söylerim
Orağım söyler dinlerim
Bu ekni bitirmezsem
Günler geçer inlerim.
Ekinin biçimi sırasında söylenen türkülerle birlikte biçicilerin gayretini arttırmak için
“gevişe gitme” diye bir yöntemde uygulanmaktadır. Gevişe gitme: iki veya daha çok yan yana
durarak, sağa sola yaylanmak suretiyle ileriye hamle yaparak ekin biçmeye denir. Biçim
sırasında oraklar ve ellikler aynı sesi çıkarır. Gevişe gitme esnasında türküler, maniler
söylemek bir gelenektir
63
PAMUK ÇAPASI ( AYDIN / NAZĐLLĐ )
Derleyen: Bilgen Bilgenoğlu
Derleme yeri ve tarihi: 06.10.2005 – Aydın / Nazilli
Kaynak kişi: Arif Topuçar, 1939, Denizli / Tavas, ilkokul, evli, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Pamuk çapasının yapımında demir, kaynak ve sıkıştırmak için taş kullanılır. Sap
kısmının yapımında ise ağacın türü önemli olmamakla birlikte, sağlam olması tercih
edilmektedir.
Yapım tekniği
Pamuk çapasının yapımında öncelikle sap kısmını oluşturan ağaç gövdesi, sağlam bir
ağaçtan kesilerek boyu ayarlanır. Daha sonra kullanım kolaylığı sağlaması için sap kısmı ağaç
törpüsü ve çakı ile temizlenir. (F:34) Bu sapa takılacak olan demir ucun boğaz darlığıyla,
sapın baş kısmı aynı ölçülerde törpülenmelidir. Bu işlemin büyük bir dikkatle yapılması
gerekmektedir. Çünkü eğer demir uç ve sap birbirini iyi tutmazsa kullanım sırasında
sakatlanmalara neden olabilmektedir. Daha önceleri çapanın uç kısmı tahtadan yapılmaktaydı.
Ancak sanayinin gelişmesi, demirin daha sağlam ve uzun yıllar kullanılmasından dolayı,
yapım aşamasında gün geçtikçe demirin tercih edilmeye başlandığı görülmüştür. (F:35)
Nerede kullanıldığı
Pamuk çapası daha çok pamuk tarlalarında kullanılmaktadır. Đki dişli pamuk çapası ile
pamuk ekilmeden önce, tarlada tohumlarının konulacağı yerler açılır. Bu açılan çukurlara
tohumlar ekildikten sonra pamuk ilk filizlerini verinceye kadar çapalama işlemi yapılmaz.
Daha sonra pamuk ilk filizlerini gün ışığına çıkarınca, pamuğun toprağının tazelenmesi ve
kökünün hava alması için ikinci çapalama işlemi yapılır ve pamuk tekrar yetişmeye bırakılır.
Pamuk boy verdikten ve meyvesini kozasına koyduktan sonra, pamuğun etrafında yetişen
yabani ve zararlı otlar pamuk çapası ile temizlenir.
Çapa ve pamuk çapası, insanlığın toplayıcılık ve göçebe hayattan yerleşik hayata
geçtiklerinden beri kullanılmaktadır. Ege yöresinde de pamuk çapası ve piyan (meyankökü)
çapası hala çoğu bölgede aktif olarak kullanılmaktadır. Çapa kullanım alanına göre birçok
şekle sahip olmuş ve pamuk çapası, soğan çapası, piyan çapası, ot temizleme çapası olmak
üzere çeşitli adlar almıştır.
64
F.34: Pamuk çapasının sap kısmının ağaç törpüsü veya çakı ile temizlenmesi
F.35: Uç kısımları farklı şekillerde hazırlanmış pamuk çapaları
65
PULLUK ( KASTAMONU / MERKEZ )
Derleyen: Zehra Sungur
Derleme yeri ve tarihi: Kastamonu / Kurusaray Köyü - 2005
Kaynak kişi: Adem Yılmaz, 1978 Kastamonu / Kurusaray Köyü, evli, çiftçi
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 12
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Pulluk yapı itibariyle sağlam malzemelerden yapılmalıdır. Bilhassa ön ask mili ve
işleyici parçalardan uç demiri ve kulak, sertleştirilmiş çelikten olmalıdır.
Yapım tekniği
Pullukların kulakları 9–10–11–12–14-inç genişliğinde yapılmakta; bacakları sıcak
dövme ve kıvırma işlemine tabi tutulmaktadır. Bundan dolayı da pulluk şasileri çok uzun
ömürlü olur.
Nerede kullanıldığı
Toprak işlemekte kullanılan en yaygın alet pulluktur. Pulluğun görevi toprağı
parçalamak, toprağı çevirerek devirmek, toprağı gevşetmek ve topraktaki yabancı otları
toprağa gömmektir.
Ülkemizde toprağın işlenmesinde yaygın olarak pulluk kullanılır. Pullularında çeşitleri
vardır. Bunlardan biri askılı pulluktur. Askılı pulluğunda
Kulaklıklı Pulluk
Döner Kulaklı Pulluk
Diskli Pulluk
olmak üzere üç çeşidi vardır. ( F: 36–37 )
Kulaklıklı pulluk, askılı pulluk içerisinde en çok kullanılandır. Gövde ve soklarının sayısı
bir ile yirmi arasında değişir. Kulaklı pulluğun esas parçaları, bağlama kafası, çatı, çapraz
mil, muylular, gövde ve uç demiridir. Ön gövdecik, köşe kesen, gübre gömücü, taş
sigortası, kulak uzantısı ise yardımcı parçaları oluşturur.
Pulluktaki ölçülerde, pulluk parçalarından uç demirinin bağlanması çok önemlidir. Bu
bağlantıda iki pay vardır.
66
1. Alt kavrama payı
2. Yan kavrama payı
Düz bir yerde uç demirinin ucu ile taban demirinin arasındaki boşluk alt kavrama
payıdır. Alt kavrama payı az olduğunda pulluk toprağa batmaz. Çok olduğu zaman ise pulluk
toprağa dalmaya çalışır, derinlik ayarı güçleşir ve traktör zorlanır. Yan kavrama payı ise,
pulluk gövdesi yan olarak düz bir yere konduğunda uç demiri ucunun taban demirlerinden
işlenmemiş tarafa doğru biraz çıkıntılı bağlandığı bölümdür. Bu bölüm pulluğa yön verir ve
dengeli çalışmasını sağlar. Yan kavrama az olduğu zaman ise pulluk sürülmüş tarafa doğru
kaçar. Çok olduğunda da işlenmemiş tarafa doğru kaçar.
Pullukta dikkat edilecek özellikler, bağlantı yerlerinde boşluk olmamalı, boyu kısa
olmalı, çapraz mil ve muylular ayarlanabilmeli. Büyük ve çekilebilir pulluklarda son gövde de
destek tekeri bulunmalıdır. Pullukların tüm ölçüleri standart olmalıdır.
Pulluğun diğer bir çeşidi döner kulaklı pulluktur. Döner kulaklı pulluk ise aynı
çizgiden gidip gelerek düz bir sürüm yapar.
Diskli pullukta diğer bir pulluk çeşididir. Toprakta dönerek çalıştığı için engellere
takılmaz. Kesme işlevini diskin çevresi yapar, disk dönerken kendi kendine bilenir, Kulaklı
pulluk gibi iyi bir kapama ve devirme yapamaz. Toprağı şerit halinde bıraktığı için, içindeki
ağır ve yaş toprakları parçalamaz. Kendi kendine toprağa battığı için derinlik artırmak için
üzerine ağırlık bağlanır.
Pulluklarda bakım normaldir. Pulluklar açıkta güneş altında veya kapalı nemli yerlere
konulmamalı. Bir tahta veya takoz üzerine konulmalı, kullanıldığı dönemler dışında uç
demiri, kulak, taban demiri ve aks başları paslanmaya karşı muhakkak greslenmelidir. Uç
demiri ile ökçe demiri aşınmışsa yenileriyle değiştirilmelidir. Gevşemiş cıvatalar, yaylı
rondela konarak sıkılmalı ve eğilmiş çatı araları doğrultulmalıdır.
Pulluklar traktöre uygun olmalı, yani traktörün beygir gücüne göre pulluk 2-3 veya 4
soklu olmalıdır. Böylece traktör pulluğu rahatlıkla çekebilmelidir.
Pulluğun üst bağlantısında 2-5 delik olmalıdır. Tek delik pullukları traktörün hidroliği
iyi kumanda edemez. Bundan dolayı düzgün ve eşit derinlikte sürüm yapılmaz.
Pullukta işleyici gövde yani kulak şekli çalışacağı toprağın yapısına, cinsine, yapılan
ziraat çeşidine uygun olmalıdır. En azından çevrede imal edilen ve çevre şartlarına göre
uygun olanı tecrübe ile tespit edilmiş olmalıdır. Pulluğun bir gövdedeki iç genişliği, traktörün
arka tekerlek taban genişliğine uygun olmalıdır.
67
Kulaklı pulluklarda yapılan sürümlere tahtavari sürüm denilmektedir. Bu sürüm
şeklinde ise iki değişik yöntem uygulanır. Biri açık çizi sürümü, diğeri ise balıksırtı
sürümüdür.
Açık çizi yönteminde ilk çizi parselin kenarından açılarak parsel başlarında daima sola
dönülürse sonunda parselin ortasında kanal biçiminde açık bir çizi kalır.
Balık sırtı sürümünde ise ilk çizgi tarlanın ortasından açılır ve parsel başlarında hep
sağa dönülerek sürüme devam edilir. Sürüm bittiğinde parselin ortasındaki ilk iki toprak
şeridinin üst üste binmesinden dolayı balık sırtı biçiminde boydan boya bir tümsek meydana
gelir.
Toprak işlemenin amacı ise;
1. Tohum yatağını hazırlamak
2. Yabancı ot kontrolü yapmak
3. Toprak yüzeyindeki bitki artıkları, anız ve ahır gübresinin gömülmesini sağlamak
4. Tarlayı sulamaya hazırlamak ve erozyonu kontrol etmektir.
Bütün bu işlemler pullukla yapılır. Ülkemizde de tarımı yapılan birçok ürün ekilmeden
önce pulluklarla sürülür, toprak hazır hale getirilir. Hasat yapıldıktan sonra da yine toprak
sürülür. Ürün ekilmeden önce ve ürün alındıktan sonra da toprak sürülür. Bu işlemlerin hepsi
pulluk sayesinde yapılır.
Bu derlemede ( www. tarim.gov.tr.) adresinden faydalanılmıştır.
68
F.36: Askılı pulluk çeşitlerinden bir örnek
F.37: Döner kulaklıklı pulluğa bir örnek
69
PULLUK ( SAMSUN / BAFRA )
Derleyen: Melek Önder
Derleme yeri ve tarihi: Samsun / Bafra / Ağıllar köyü, 19.12.2005
Kaynak kişi: Hüseyin Erken, 1969 Bafra / Ağıllar Köyü, ortaokuldan terk, evli, çiftçi
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 15
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Kullanılacak pullukların, yapı itibariyle sağlam, bilhassa ön aks mili ve işleyici
parçalardan uç demiri ve kulak, sertleştirilmiş çelikten olmalıdır.
Ayrıca askılı pulluk olarak adlandırılan pullukların esas parçaları: bağlama kafası, çatı,
çapraz mil, muylular, gövde ve uç demiri olup; yardımcı parçaları ise, ön gövdecik, köşe
kesen, gübre gömücü, taş sigortası, kulak uzantısıdır.
Yapım tekniği
Pulluğu körükle çalışan demirciler hazırlarlar. Öncelikle çelikli sac, ocakta ısıtılır.
Bıçak kısımlar makastan kesilerek yapılır. Pulluğun okları ise demircilere hazır gelmektedir.
Nerede kullanıldığı
Pulluk, toprağı havalandırmak, kabartmak ve ters düz etmekte kullanılır. Bu sayede
üründe verim, bereket ve mahsul kalitesi artar. Ürün toprakta daha iyi yer tutar ve daha rahat
gelişir
Tarımda toprağı işlemede en yaygın kullanılan tarım aletlerinden biri “ pulluk ” tur.
Pulluk genelde traktörün arkasına takılarak kullanılır. Ülkemizde bugün en çok kullanılan
pulluklar askılı pulluk diye tabir ettiğimiz traktör hidrolik kollarına bağlanıp, askıda tutularak
çekilen pulluklardır. Askılı pullukların sürüm esnasında pek çok faydası söz konusudur.
Örneğin:
a. Pulluk traktörün arkasına bağlandığı için patinaj önlenir, çeki gücü artar.
b. Taşınmaları kolaydır, havada taşındıkları için az aşınırlar.
c. Traktöre kısa bağlandığından sürümde dönüş kolaylaşır, yastık başları kısa olur.
d. Traktör iş verimini arttırır, zamandan kazandırır
70
e. Çekili pulluklardaki birçok parça bunlarda yoktur.
Askılı pullukların “ Kulaklı pulluklar “, “ Döner kulaklı pulluklar “, “ Diskli pulluklar”
olmak üzere üç çeşittir.
Pullukların bakımı ayrı bir özen ister. Pulluklar, kapalı bir yerde korunmalıdır. Açıkta
güneş altında veya kapalı nemli yerlere konulmamalıdır. Bir tahta veya takoz üzerine
alınmalıdır. Đş mevsimi dışında uç demiri, kulak, taban demiri ve aks başları paslanmaya
karşı muhakkak greslenmelidir. Uç demiri ile ökçe demiri aşınmışsa yenileriyle
değiştirilmelidir. Gevşemiş cıvatalar, yaylı rondela konarak sıkılmalı ve eğilmiş çatı araları
doğrultulmalıdır.
Bu derlemede ( www. tarim.gov.tr.) adresinden faydalanılmıştır.
71
SIRIK ( AYDIN / NAZĐLLĐ )
Derleyen: Seher Çatık
Derleme yeri ve tarihi: Aydın / Nazilli / Dereağzı Köyü - 19.11.2005
Kaynak kişi: Kadir Dereağzı, 1942, Nazilli
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Sırığın hammaddesi kestane ağacıdır.
Yapım tekniği
Sırık için seçilen uygun kestane dalı öncelikle ocakta biraz pişirilir. Yaş olarak
dalından kesilmiş dalın kurumasını sağlayan bu yakma işlemi sayesinde kestane
dallarının kabukları kolayca sıyrılmaktadır. (F:38) Sıyırma işi yapıldıktan sonra
kestanenin eğri yerlerinin düzeltilmesi için, keski adında keskin bir aletle kestanenin eğri
yerleri düzeltilir. (F:39) Düzeltilen kestane dalının tam anlamıyla kuruması için birkaç
gün dikilerek bekletilir. Bu işlemden sonra sırık artık bir tarım aleti olarak kullanılmaya
başlanmaktadır.
Nerede kullanıldığı
Sırık, zeytin, ceviz, kestane gibi yiyeceklerin çırpılmasında kullanılmaktadır.
(F:40)
Uzun dallar için yedi sekiz metreyi bulan sırıklar kullanılırken; ağaçların ara
yerlerinde ise iki üç metre boyunda ki sırıklar kullanılmaktadır.
Sırığın ticaretiyle uğraşanlar sırığın özel dikimini yapmaktadırlar. Diktikleri
kestaneler üç yaşına dört yaşına gelip, boyları 15 cm – 20 cm olduğunda kesip sırık için
kullanırlar. Sırığın ticaretini yapmayanlar ise, yaşlı kestane ağaçlarının gövdelerinden
çıkan taze filizleri sırık yapımında tercih ederler.
Sırık genellikle ilkbahar aylarında yapılmaktadır.
72
F.38: Sırık yapımı için kesilen kestane dalının ateş üzerinde gezdirilerek kurutulması
F.39: Kurutulan kestane dalının keser yardımıyla eğri yerlerinin düzeltilmesi
73
F.40: Sırık ile meyvelerin çırpılarak toplanılması
74
TIRMIK ( ANKARA / GÖLBAŞI )
Derleyen: Nuriye Sekmen
Derleme yeri ve tarihi: Ankara/ Gölbaşı Koparan Köyü -10.12.2005
Kaynak kişi: Remzi Bilgi, 1940, Ankara / Gölbaşı, ilkokul, evli, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Đlk tırmık örneklerine baktığımızda bunların malzemesinin ağaç olduğunu görürüz.
Bunun sebebi ağaca kolay şekil verilmesidir. Genelde dayanıklı olması için dişlerinin
yapımında meşe, sapının yapımında da söğüt ağacı kullanılmıştır. Daha sonra teknolojinin
gelişmesiyle yapı malzemesi demire dönüşmüştür.
Nerede kullanıldığı
Tırmık, tarla yüzeyini işlemede kullanılır. Tarla yüzeyini kabartır, kaymak tabakasını
kırar, yabani otları söker ve tohum yatağının hazırlanmasını sağlar. Biçtikten sonra tarlada
kalan buğday başaklarını, biçer saplarını, samanları toplar.
Tırmık; sözcük anlamı kabartılmış toprağın taşını, çöpünü ayıklamak için kullanılan
seyrek dişli, tarak biçiminde araçtır. Halk arasında kullanılan anlamı ise; buğday saplarını
toparlayan, düvenle beraber harmanda kullanılan, samanı deşmeye yarayan araçtır.
Tırmık çeşitleri:
1. Dişli tırmıklar
2. Yaylı tırmıklar
3. Döner tırmıklar
4. Diskli tırmıklar
Tırmık, Türk köylüsünün türkülerinde ve ninnilerinde boy gösterecek kadar yaşamına
girerek, kendine vazgeçilmez bir yere edinmiştir.
Harmanda yığın yığın
Güneş dostu fındığın
Çalışır çoluk çocuk
Sesi ninni tırmığın
Tırmığın bilinen meşhur hikâyesi ise şöyledir: “ Bir çiftçi varmış. Bu çiftçinin oğlu
şehirde büyümüş. Daha sonra köye dönüp babasıyla beraber tarlaya gittiklerinde gördüğü
tarım aletinin ne olduğunu sormuş, babası da ona “Ucuna bas sana adını söyler.” demiş.
Çocukta şaşırıp tırmığa basınca sapı yüzüne çarpmış. Babası “Oğlum işte bu tırmık” demiş.
75
TIRMIK ( KÜTAHYA)
Derleyen 1: Đpek Başal
Derleme yeri ve tarihi: Kütahya / Simav - 2005
Kaynak kişi: Telli Taner, 1945, Kütahya / Simav, ilkokul, evli
Mesleği kimden öğrendiği: Kendi kendine
Derleyen 2: Meltem Sönmez
Derleme yeri ve tarihi: Kütahya / Şaphane - 04.11.2005
Kaynak kişi: Đsmail Tarı, 1939, Şaphane / Kütahya, ilkokul
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Tırmığın yapımında çoğunlukla küren ( kızılcık) ağacı tercih edilir. Tırmığın sapı
meşe, gövdesi çam, parmakları gürgen veya meşe olabilir. Bu ağaçların seçilme sebebi
dayanıklı olmalarındandır. Aletin yapımında cila falan kullanılmaz. Tırmığın yapımında
kullanılan aletler ise; iği, demir, törpü keser, baltadır.
Yapım tekniği
Ağaç tırmığın yapımına başlanmadan önce bir hazırlık aşaması söz konusudur.
Öncelikle tırmığın diş kısımları hazırlanır. Dişlerin kuru ve düzgün olması gerekmektedir.
Eğer dişler iyice kurutulmazsa çok çabuk eğilir. Daha sonra, dişler makine veya elle aynı
boyutta ve kalınlıkta olacak şekilde ayarlanır. Dişlerin takılacağı ağaç delinir ve dişler tuzlu
suya batırılıp çakılır. Tuzlu su dişlerin çıkmasını engeller. Üç cm boyunda menteşe ile iki
milim ebatındaki iki çivi, keserle tekrar çıkarılabilecek şekilde çakılır. Tırmığın sapı ise, iki
parça ya da tek parça üzerine yapılır. Đki parça olan “ Y “ biçiminde takılır, tek parça olan ise
delinir. Dişin biri delinen sapa takılır. Pürüzlü olan yerleri törpüyle düzeltildikten sonra
nihayet tırmığın yapımı tamamlanır.
Nerede kullanıldığı
Tırmık yöresel bir tarım aleti olduğu için tırmığı çiftçilik yapan herkes kullanır. Ekin
biçildikten sonra destenin yerini orada kelle bırakmaması için tırmıklanır. Çayırda biçilen
otları, tarlada biçilen ekinleri ve harmanda ekin saplarını toplamak için, ayrıca bellenmiş ya
da kazılmış tarla ve bahçeyi düzlemek ve temizlemek için de tırmık kullanılır. (F: 41)
76
Tırmık, uzun bir sapın ucunda ona dikey bir çubuğa bağlı on kadar diş taşıyan ağaç ya
da metal tarım aletidir. (F:42) Sap, gövde ve parmaklar olmak üzere üç kısımdan meydana
gelir. Tırmığın sapı iki metre, gövdesi de 1.30, parmakları da yirmi beş santim arasında
değişir. Toprak ve tarla işlemede kullanılan tırmıklar; eskiden ağaçtan, günümüzde demirden
yapılan üzerine cıvata ile madeni sivri dişler tutturulmuş bir şekilde oluşur. Ağır tırmıklar
dışında, az derinliklerde çalışır, dişleri bükülmez, düz, dilsi, dirsekli ya da dikdörtgen kesitli
ve bükülgen olabilir ve toprağa girme derinliği tırmığa bağlanma yerinden ayarlanabilir.
Kütahya’nın Şaphane ilçesinde yöresel tarım aleti olarak kullanılan el tırmığıdır.
Her mevsim kullanılabilen tırmık bir nevi toprağın tarağıdır. Tarlada tırmık
kullanıldıkça toprak rahatlar, nefes alır. Tırmıkla dökülen mahsuller toplanırken israf
önlenmiş olur.
77
F.41: Kaynak kişi Telli Taner elinde tırmık ile ( Kütahya / Simav )
F.42: Diş ve sap kısımları tahtadan yapılmış tırmık örneği (Kütahya / Şaphane)
78
TIRPAN ( ANKARA / KAZAN )
Derleyen: Ahmet Güngör
Derleme yeri ve tarihi: Ankara / Kazan - 29.12.2005
Kaynak kişi: Mustafa Ünkaya, Ankara / Kızılcahamam, ilkokul
Mesleği kimden öğrendiği: Babasından
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 12
Mesleği kime öğrettiği: Çırağına
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Tırpanın hammaddesi keskin olan ağız kısmı için sac ve sap kısmı için de sağlam bir
ağaçtır. Ayrıca yapımı esnasında balyoz, çekiç, kıskaç ve örs kullanılır.
Yapım tekniği
Tırpan yapımında öncelikle uygun bir sac, yani bir çelik seçilir ve demirci ocağında
iyice kızdırıldıktan sonra kıskaçla ocaktan alınır ve örs üzerine getirilir. Isınmış haldeki sac
hafif kıvrımlı bir şekil alıncaya değin balyoz ve çekiçle vurulur. (F:43) Daha sonra çeliğin içe
bakan kısmı, keski ve diğer makineler yardımıyla bilenerek keskinleştirilir. Tırpanın sap
kısmı, 1–1,5 metre uzunluğunda olup dayanıklı ağaçlardan kesilerek yapılır. Sapın orta
kısmında, elle kolayca kavramaya yarayan, yay biçiminde ağaçtan yapılmış ve iplerle tırpanın
sap kısmına bağlanmış tutamak yer almaktadır.
Nerede kullanıldığı
Tırpan, tarlada buğday, arpa, yulaf gibi ekinleri biçmek, otları ve sararan
başakları kuruduktan sonra yolmak için kullanılır.
Tırpan, uzun bir sapın ucuna tutturulan ve ot ekin v.b biçmeğe yarayan hafifçe kıvrık,
uç kısmına doğru gittikçe inceleşen, ortalama 60 cm uzunluğunda 6–7 cm genişliğinde,
çelikten keskin ağızlı bir lama sahip, uzun çelik bıçaktır. Hafifçe eğri olan bu lamın sırt kısmı
kalın ve az bombelidir. Bir ucu bir halka ve bir perçinle uzun bir sapa bağlıdır. Sapın
ortasında elle kavranacak bir tutamak bulunur. Orakçı kolunu her savuruşta 1.80 m
genişliğinde 0.15–0.30 m derinliğinde bir çayır veya ekin kesimini biçer. Tırpan körelince
orakçı kemerine açılan bir masat ( bıçak bilemeye yarayan bir alet ) yardımıyla onu biler.
Keskin kısım iyice körelirse, bu sefer örsün üstünde yassı tabanlı bir çekiçle döverek
keskinleştirmek gerekir.
79
F.43: Ocakta ısıtılan tırpanın sac kısmına örs üzerinde çekiçle vurulması
80
YABA ( ANKARA / BALA / ERGĐN KÖYÜ )
Derleyen: Döndü Zobalak
Derleme yeri ve tarihi: Anakara / Bala / Ergin – 27.11.2005
Kaynak kişi 1. Serhat Balaban, 1962, Bala / Ergin, ortaokul, evli, çiftçi
Mesleği kimden öğrendiği: Aile büyüklerinden
Mesleği kaç yıldır yaptığı: Çocukluğundan beri
Mesleği kime öğrettiği: Çocuklarına
Kaynak kişi 2. Haydar Tuncer, 1920, Bala / Ergin, ilkokul, dul, çiftçi
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Yaba yapımında öncelikli olarak tercih edilen ağaç gürgen ağacıdır. Ahşap yabaların
yanı sıra uç kısmı metalden yapılmış yabalar da vardır. (F:44)
Yapım tekniği
Yaba, geniş tahtalardan testere, keser gibi aletlerle elde yontulmak suretiyle yapılır. Đlk
yapım aşaması olarak yabanın kaç dişli olması düşünülüyorsa o kalınlıkta bir tahta seçilir ve
yabanın önce parmakları çıkartılır. Yontma işlemine uç kısımdan başlanılarak sap kısmına
doğru gidilir.
Nerede kullanıldığı
Yabanın en yaygın kullanım alanı buğday tarımı olmakla beraber buğdaydan başka
arpa, çavdar, mercimek, nohut tarımında da kullanılmaktadır. Yaba, harman savurmadan
başka ot aktarmak, saman atmak gibi işlerde de kullanılır. (F:45)
Yabanın diş sayısına göre üç dişli, dört dişli, beş ve altı dişli çeşitleri bulunur. (F:46)
Bu farklı çeşitlerine göre yabanın işlevlerine bakacak olursak; üç ve dört dişli yani ufak çaplı
yabalar harman savurmada, taneyi sapından ayırmak amacıyla, ekini savurup ayrıştırma
işleminde kullanılır. Samanı içeri alma işleminde ise daha büyük çapta yabalara ihtiyaç
duyulmakta, saman atarken beş veya altı dişli yabalar kullanılmaktadır.
Yabanın herhangi bir parçasının kırıldığında ise tamiri mümkündür. Tamir işlemi ise
dımışka adı verilen ince bir sacın kırılan veya çatlayan bölgeye ufak çivilerle monte
edilmesiyle yapılır.
81
Yabanın işlevselliği Anadolu’da o kadar fazladır ki, gündelik yaşamın içerisinde
türkülerde, atasözlerinde, deyimlerde de kendisine yer bulmuştur. Örneğin yabanın dümdüz
görüntüsünden esinlenerek olsa gerek halk arasında, kaba saba, görgüsüz kişiler için “yaba
gibi adam” tabiri kullanılmaktadır. Her şey zamanında yapılırsa kişinin kazançlı olacağı
anlamına gelen “ aba vakti aba, yaba vakti yaba ” atasözü de geçerliliğini günümüzde
korumaktadır.
Doğu Anadolu yöresine ait anonim bir türkü olan “Ak Taş Diye Belediğim” isimli
türkü içerisinde yaba şu şekilde geçer:
Tarlalarda olur yaba
Savururlar kaba kaba
Ödemişte Birgi Dede
Mevlam bu taşa can versin
82
F.44: Kaynak kişi Serhat Balaban, ahşap ve uç kısmı metal olan yabalarla birlikte
F.45: Yabanın harman savurma, saman atmada kullanılışı.
83
F.46: Çeşitli yaba örnekleri
84
YABA ( KONYA / EREĞLĐ )
Derleyen: Şeref Başünlü
Derleme yeri ve tarihi: Ereğli / Konya - 19.12.2005
Kaynak kişi 1. Yakup Şen, 1974, Ereğli/Konya, ilkokul, evli, marangoz
Mesleği kimden öğrendiği: Abdullah Ustadan
Mesleği kaç yıldır yaptığı: 20
Mesleği kime öğrettiği: Kardeşine ve bir yakınına
Kaynak kişi 2. Akgün Aksoy, 1974, Ereğli/Konya, ilkokul, evli, soba ve kova imalatçısı
Hammaddesi ve kullanılan malzemeler
Yabanın sap kısmında sert ağaçlar tercih edilirken, parmaklarında ise genellikle 0.70 –
0.80 sac ve 1 milim profil kullanılır. Fakat makineleşmenin olmadığı dönemlerde ağaçtan
yapılmış parmaklara çok daha fazla rastlanılmaktadır.
Yapım tekniği
Yabanın yapımında ilk önce siyatin makasla parmaklar kesilir. Daha sonra
parmakların uçları sivriltilir ve kaynatılacak duruma getirilir. Son olarak da parmaklar
bükülerek profile açılan deliklere montaj edilerek kaynatılır.
Yabanın parmakları ortalama 3’e 3 gibi bir çıtadan biçilmekte, marangoz törpüsü ve
zımpara yardımıyla oval bir şekle getirilmektedir. Yabanın gerek sap kısmı, gerekse de
parmakları marangozların planya adını verdikleri makinelerde biçimlendirilmektedir. (F:47)
Ancak bazı durumlarda sap kısmının da, bu işle uğraşan kimselerce yapılabildiğini
görmekteyiz. Bütün bu işlemlerden sonra yaba boyanarak piyasaya sürülmektedir.
Nerede kullanıldığı
Yaba, harman zamanı sap, saman ve pancar gibi tarım ürünlerinin, tarladan eve
götürülme esnasında traktörlere doldurulmasında kullanılır.
Yaba, şekli itibariyle parmak sayısı, kalınlığı, uzunluğu ve sapı, kullanılan ham
maddeye ve kullanış amacına göre değişebilen, tamamının tahta ya da sadece uç kısmının
demir olabildiği, saplı, iç bükey bir şekle sahip olan bir tarım aletidir. (F:48)
Genellikle harman savurmada kullanılan yaba, 3–4–5 tane çatalı andıran ve 45cm.lik
bir profilin üzerine yuvarlanmış konik bir sacdan meydana gelen parmakları ile küreğe
85
benzemektedir. Çapı ortalama 40–45 cm, parmaklarının uzunluğu 45–50 cm. uzunluğundadır.
Ömrü, kullanım inceliği ile ölçülü olan bu aletin tamir imkânı da vardır.
86
F.47: Yabanın sap ve parmaklarının planya adlı makinede biçimlendirilmesi
F.48: Yapımı bitirilerek satışa ve kullanıma sunulan yaba çeşitleri
87
KAYNAKLAR
1. Cenikoğlu, G.Tarıman, Doğrugöz Kasabası’nda Anadut/ Atkı Zanaatı, Milli Folklor,
S.46, Feryal Matbaacılık, Ankara
2. TDK Sözlük, C.I,II, TDK Yy. Ankara, 1998
3. www.tarim.gov.tr
88
ÖZGEÇMĐŞLER
89
M. ÖCAL OĞUZ
Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. Lisansını 1984 yılında KTÜ
Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Yüksek Lisans (1987) ve
doktorasını (1991) Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yaptı.1992 yılında
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Anabilim Dalı’na yardımcı doçent
olarak atandı. 1995 yılında doçent oldu. 2002 yılında profesör olarak Gazi Üniversitesi’ne geçti.
Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Gazi Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölümü kuruluş çalışmalarını yürüten Oğuz, Gazi
Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü ile Gazi
Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölümü Başkanlığı’nı sürdürmektedir.
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu ve UNESCO Somut Olmayan Mirasın
Korunması Sözleşmesi Hükümetler Arası Komitesi üyesidir.
KÖKSAL GENÇ
2006 yılında Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümünden “ Kırşehir Dulkadirli Beldesi ve Dulkadirli Köyleri Halk Edebiyatı “ adlı tezi ile
mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halkbilimi
Bölümünde yüksek lisans öğrenimine başlamıştır. Halen, bu programda öğrenimine devam
etmektedir.
0 Responses